27 Temmuz 2015 Pazartesi

HORTLAYAN HAÇLI RUHU

             

          Son birkaç gündür Türkiye Cumhuriyeti silahlı kuvvetleri ülkenin selameti açısından DAEŞ (işid) ve PKK terör örgütlerinin kamplarını vuruyor.  Son 10 gün içerisinde ülkenin dahilinde ve haricinde yaşanan gelişmeler bu müdahaleyi artık “Bıçak kemiğe dayandı.” minvalinde zorunlu kılmıştır.  
            Devletler toplumların huzur, güvenlik ve refahı için kurulmuş organizasyonlardır. Toplum kendi bekası ve huzuru için, kurduğu devleti yönetecek kişileri kendi adına sorumluluğu alması gayesi ile seçer ve parlamentoya gönderir. Bu kişilerin asli görevi devletin işleyişinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesidir. Türk kültüründe bir kıstas vardır; “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!”  Bu nedenle Türk devleti halkının güvenliği ve huzur için silahlı kuvvetleri, emniyet güçleri ve bütün adalet organları ile top yekun çalışmaktadır. Çünkü halkın huzur ve güvenliğinde meydana gelecek zafiyet Türk Milletinde “Baba” olarak bilinen devlet otoritesinin bitmesi demektir. Türk Milleti yazılı olan 4200 senelik tarihinde her dönem devlet nizamı kurmuş bir millettir. Bu nizam gereği eşkıyanın devlete ve millete karşı isyanında verilecek tek cevap; devlete ve millete kalkan elin kırılmasıdır. Ulu Başbuğ Mustafa Kemal ATATÜRK şöyle demektedir; "Bir millet kendi kuvvetine dayanarak  varlığını ve bağımsızlığını sağlamazsa şunun bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz." 
            Türk Silahlı Kuvvetlerinin birkaç gündür DAEŞ(İşid) ve PKK kamplarını Hava Kuvvetleri filolarıyla bombalaması medeni(!) batının iki yüzlülüğünün bir kez daha ortaya koymaya yetmiştir. Alman hariciyesi ve şansölye Angela Dorothea Merkel hanım “Türkiye’nin DAEŞ hedeflerine yaptığı saldırıyı memnuniyet verici bulduklarını, ancak PKK kamplarının bombalanmasını anlayamadıklarını, bütün zorluklara rağmen Kürt sorunun çözümü için barış sürecinin devam ettirilmesi için çağrıda bulunduğunu" açıklamaktadır.

İnanın göz yaşlarına boğuldum bu alicenap açıklamalar karşısında! Ne barış sever bir hanımmış şu şansölye Merkel! İnsan değil, melaike! Ama nasıl melaike, Azazil’in kızı melaike…(Azazil,  Adem aleyhisselama emredildiği halde secde etmeyen ve cennetten kovulan meleklerin hocası olan baş melek=İblis) Arkasından Federal Savunma Bakanı Ursula von der Leyen hanım yumurtlamaya başladı. Bayan bakan Türkiye'nin IŞİD'e karşı kendini savunma hakkı ne kadar doğruysa, PKK'yla başlattığı barış yolu da o kadar önemli” demekteler… Müttefiklerimiz hakiki birer melaike! Bazı aklı evvellerde der ki; Almanya bizim 1 inci paylaşım  savaşında müttefikimiz değimliydi? Evet müttefikimizdi Kayzerin orduları. Mehmetçiğin kanına ekmek doğrayacak kadar hem de!

Vaktiyle Fransa reis-i cumhuru François Mitterand’ın eşi vardı, Danielle Mitterand… Nerede Türkiye aleyhtarı bir vaziyet olsa ve nerede ayrılıkçı Kürt hareketi varsa bunların hamiliğini (hamilik ne kelime ANALIK!) yapardı. Çok iyi hatırlarım, bu bayan Mitterand sağ koltuğunun altına ayrılıkçı Kürtleri, sol koltuğunun altına millet-i hain Ermenileri alır, Türkiye’yi uluslar arası arenada mahkum ettirmek için elinden geleni yapardı. Hatta aşağıdaki söz bu bayana aittir. ‘‘Kürtler, bütün Kürtler kalbimde. Abdullah Öcalan'ın ise kalbimde özel bir yeri var. Yıllardır onlar için mücadele ediyorum. Kürtler François'nın cumhurbaşkanı olduğu dönemden bu yana, yaşamımda önemli bir yer tutuyor. Bunun için de artık korkmuyorum ve ulus olarak var olma haklarını savunmaktan çekinmiyorum.’’ (Hürriyet gazetesi-29 Kasım 1998) Böyle bir melaikeydi (!) bu terör anası.

Daha Merkel hanımın açıklamaları bitmeden, Merkel’in dudakları kurumadan  İngiltere mahreçli Times Gazetesinde bir yorum yayınlanmakta; Türkiye’nin güvenlik güçlerine yapılan bölücü örgüt saldırılarının hemen akabinde yaptığı kampların bombalanması olayını Times gazetesinde ki yorumda “DELİLİK” olarak tanımlanıyor ve şöyle diyordu; "Geçtiğimiz 18 ayda sahada Işid’e yönelik en etkili mücadeleyi veren, PKK'ya yakın Suriyeli Kürt güçleri YPG ve Erbil'den yönetilen peşmerge güçleri oldu. Kürt saflarını zayıflatmak sadece IŞİD'in kuzeyde ele geçirdiği yerleri genişletmesine ve gücünü pekiştirmesine, güneyde de Bağdat'a yaklaşmasına yardımcı olur. Bombardıman ayrıca Türkiye'deki Kürtlerle güvenlik güçleri arasındaki ufak boyutlu çatışmaları alevlendirip bunu kanlı ve korkunç bir cehenneme dönüştürebilir".
8 Temmuz tarihinde de ABD başkanı Barack Hussein Obama cevval bir açıklama yapıyor; PKK/PYD güçlerinin Suriye’de Işid ile  savaşta ABD’nin partneri olduklarını ve onlar sayesinde ilerleme kaydettiklerini söylüyordu…Bir başka melaike!

Şimdi birisi kalkıp şunu sorabilir; PKK terör örgütüne operasyon yapan ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti değil mi? Bu Türkiye Cumhuriyeti NATO denilen örgütün üyesi mi? Almanya, Fransa, İngiltere ve ABD isimli ülkeler NATO üyesi ve dolayısıyla Türkiye’nin müttefiki değiller mi? Neden Alman şansölyesi, savunma bakanı, ABD başkanı ve densiz İngiliz gazetesi uluslararası hukuku hiçe sayarak eli kanlı bir terör örgütünü muhatap alıp Türkiye Cumhuriyetini eleştirir? Ellerinde milyonlarca insanın kanı ile yaptığı soy kırımlar daha hafızalarda taptaze olan Almanya'nın, demokrasi havarisi kesilip Nikaragua, Salvador, Afganistan, Irak ve birçok ülkede gerek kendisi ve gerekse kukla diktatörler ile insanlara kan kusturan ABD'nin, dominyonlarında milyonlarca insanın hiç bir hukuka sığmadan hayat hakkını alan, ülkelerin yer altı ve yer üstü tüm zenginliklerini kendi ülkesine akıtan İngiltere'nin Türkiye Cumhuriyetinin meşru müdafaa hakkını sorgulamaları hangi akla, mantığa ve vicdana sığmaktadır? 
            Sorulacak soru çok, verilecek cevap ise tek; hortlayan Haçlı yada Sevrés  Ruhu! Unutmayınız, yıllar yılı Asala terörü ile uğraşan Türkiye, 31 yıldan beri de PKK terörü ile uğraşmaktadır. Ele geçirilen mühimmat, silah ve malzemelerin hangi ülkelerin envanterinden çıktığı gün gibi aşikardır. Amaç bellidir; Ön Asya’da uydu devletçikler yaratmak için en büyük engel olan Türkiye Cumhuriyetini ve Türk varlığını ortadan kaldırmak!  Ne yazık ki Avrupa ve Amerika Türkün süngüsü ile paçavraya çevrilen Sevr Antlaşmasını hala canlandırma sevdasındadır. Türk Milleti dün olduğu gibi bu günde, yarında var olduğu sürece bekası için kendine kalkan elleri kıracaktır. Bunun için şansölyelerin, presidentlerin ne dediği yada ne yaptığı bizi alakadar etmeyecektir.
Türk milleti yine 4200 senedir yaptığı şeyi yapacaktır; düşmanlarının hevesini kursağında bırakacaktır!
Türk Milleti bu gün kendisi ile bağlaşık (müttefik) görünen batının iki yüzlü olduğunu gayet iyi bilmektedir.  Bizim müttefikimiz ne batı, ne Araplar ne de başka bir ulustur. Biz bu coğrafyada var olmak, yer yüzünde Türk adının yaşamasını  istiyorsak; mezhep ve inanç farkına bakmaksızın çelikleşmiş bir irade ile  Türkün birlik ve beraberlik ruhunu diriltmek zorundayız. Bunu başardığımız gün, BÜTÜN TÜRKLER BİR ORDU dediğimiz gün, varlık derdine düşen biz olmayız!