Son birkaç gündür Türkiye
Cumhuriyeti silahlı kuvvetleri ülkenin selameti açısından DAEŞ (işid) ve PKK
terör örgütlerinin kamplarını vuruyor. Son 10 gün içerisinde ülkenin dahilinde ve
haricinde yaşanan gelişmeler bu müdahaleyi artık “Bıçak kemiğe dayandı.”
minvalinde zorunlu kılmıştır.
Devletler
toplumların huzur, güvenlik ve refahı için kurulmuş organizasyonlardır. Toplum
kendi bekası ve huzuru için, kurduğu devleti yönetecek kişileri kendi adına
sorumluluğu alması gayesi ile seçer ve parlamentoya gönderir. Bu kişilerin asli
görevi devletin işleyişinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesidir. Türk
kültüründe bir kıstas vardır; “İnsanı
yaşat ki, devlet yaşasın!” Bu
nedenle Türk devleti halkının güvenliği ve huzur için silahlı kuvvetleri,
emniyet güçleri ve bütün adalet organları ile top yekun çalışmaktadır. Çünkü halkın huzur ve güvenliğinde meydana
gelecek zafiyet Türk Milletinde “Baba” olarak bilinen devlet otoritesinin
bitmesi demektir. Türk Milleti yazılı olan 4200 senelik tarihinde her dönem
devlet nizamı kurmuş bir millettir. Bu nizam gereği eşkıyanın devlete ve
millete karşı isyanında verilecek tek cevap; devlete ve millete kalkan elin
kırılmasıdır. Ulu Başbuğ Mustafa Kemal ATATÜRK şöyle demektedir; "Bir millet kendi kuvvetine dayanarak
varlığını ve bağımsızlığını sağlamazsa şunun bunun oyuncağı olmaktan
kurtulamaz."
Türk
Silahlı Kuvvetlerinin birkaç gündür DAEŞ(İşid) ve PKK kamplarını Hava
Kuvvetleri filolarıyla bombalaması medeni(!) batının iki yüzlülüğünün bir kez
daha ortaya koymaya yetmiştir. Alman hariciyesi ve şansölye Angela Dorothea
Merkel hanım “Türkiye’nin DAEŞ hedeflerine yaptığı saldırıyı memnuniyet verici
bulduklarını, ancak PKK kamplarının bombalanmasını anlayamadıklarını, bütün
zorluklara rağmen Kürt sorunun çözümü için barış sürecinin devam ettirilmesi
için çağrıda bulunduğunu" açıklamaktadır.
İnanın göz yaşlarına boğuldum bu alicenap
açıklamalar karşısında! Ne barış sever bir hanımmış şu şansölye Merkel! İnsan
değil, melaike! Ama nasıl melaike, Azazil’in kızı melaike…(Azazil, Adem aleyhisselama emredildiği halde secde
etmeyen ve cennetten kovulan meleklerin hocası olan baş melek=İblis) Arkasından
Federal Savunma Bakanı Ursula von der Leyen hanım yumurtlamaya başladı. Bayan
bakan Türkiye'nin IŞİD'e karşı kendini savunma hakkı ne kadar doğruysa, PKK'yla
başlattığı barış yolu da o kadar önemli” demekteler… Müttefiklerimiz
hakiki birer melaike! Bazı aklı evvellerde der ki; Almanya bizim 1 inci
paylaşım savaşında müttefikimiz
değimliydi? Evet müttefikimizdi Kayzerin orduları. Mehmetçiğin kanına ekmek
doğrayacak kadar hem de!
Vaktiyle
Fransa reis-i cumhuru François Mitterand’ın eşi vardı, Danielle Mitterand…
Nerede Türkiye aleyhtarı bir vaziyet olsa ve nerede ayrılıkçı Kürt hareketi
varsa bunların hamiliğini (hamilik ne kelime ANALIK!) yapardı. Çok iyi
hatırlarım, bu bayan Mitterand sağ koltuğunun altına ayrılıkçı Kürtleri, sol
koltuğunun altına millet-i hain Ermenileri alır, Türkiye’yi uluslar arası
arenada mahkum ettirmek için elinden geleni yapardı. Hatta aşağıdaki söz bu
bayana aittir. ‘‘Kürtler, bütün Kürtler
kalbimde. Abdullah Öcalan'ın ise kalbimde özel bir yeri var. Yıllardır
onlar için mücadele ediyorum. Kürtler François'nın cumhurbaşkanı olduğu
dönemden bu yana, yaşamımda önemli bir yer tutuyor. Bunun için de artık
korkmuyorum ve ulus olarak var olma haklarını savunmaktan çekinmiyorum.’’ (Hürriyet
gazetesi-29 Kasım 1998) Böyle bir melaikeydi (!) bu terör anası.
Daha Merkel
hanımın açıklamaları bitmeden, Merkel’in dudakları kurumadan İngiltere mahreçli Times Gazetesinde bir
yorum yayınlanmakta; Türkiye’nin güvenlik güçlerine yapılan bölücü örgüt
saldırılarının hemen akabinde yaptığı kampların bombalanması olayını Times
gazetesinde ki yorumda “DELİLİK”
olarak tanımlanıyor ve şöyle diyordu; "Geçtiğimiz
18 ayda sahada Işid’e yönelik en etkili mücadeleyi veren, PKK'ya yakın
Suriyeli Kürt güçleri YPG ve Erbil'den yönetilen peşmerge güçleri oldu. Kürt
saflarını zayıflatmak sadece IŞİD'in kuzeyde ele geçirdiği yerleri
genişletmesine ve gücünü pekiştirmesine, güneyde de Bağdat'a yaklaşmasına yardımcı
olur. Bombardıman ayrıca Türkiye'deki Kürtlerle güvenlik güçleri arasındaki
ufak boyutlu çatışmaları alevlendirip bunu kanlı ve korkunç bir cehenneme
dönüştürebilir".
8 Temmuz tarihinde de ABD başkanı Barack
Hussein Obama cevval bir açıklama yapıyor; PKK/PYD güçlerinin Suriye’de Işid
ile savaşta ABD’nin partneri olduklarını
ve onlar sayesinde ilerleme kaydettiklerini söylüyordu…Bir başka melaike!
Şimdi birisi
kalkıp şunu sorabilir; PKK terör örgütüne operasyon yapan ülkenin adı Türkiye
Cumhuriyeti değil mi? Bu Türkiye Cumhuriyeti NATO denilen örgütün üyesi mi?
Almanya, Fransa, İngiltere ve ABD isimli ülkeler NATO üyesi ve dolayısıyla
Türkiye’nin müttefiki değiller mi? Neden Alman şansölyesi, savunma bakanı, ABD
başkanı ve densiz İngiliz gazetesi uluslararası hukuku hiçe sayarak eli kanlı
bir terör örgütünü muhatap alıp Türkiye Cumhuriyetini eleştirir? Ellerinde
milyonlarca insanın kanı ile yaptığı soy kırımlar daha hafızalarda taptaze olan
Almanya'nın, demokrasi havarisi kesilip Nikaragua, Salvador, Afganistan, Irak
ve birçok ülkede gerek kendisi ve gerekse kukla diktatörler ile insanlara kan
kusturan ABD'nin, dominyonlarında milyonlarca insanın hiç bir hukuka sığmadan
hayat hakkını alan, ülkelerin yer altı ve yer üstü tüm zenginliklerini kendi
ülkesine akıtan İngiltere'nin Türkiye Cumhuriyetinin meşru müdafaa hakkını
sorgulamaları hangi akla, mantığa ve vicdana sığmaktadır?
Sorulacak
soru çok, verilecek cevap ise tek; hortlayan Haçlı yada Sevrés Ruhu! Unutmayınız, yıllar yılı Asala terörü
ile uğraşan Türkiye, 31 yıldan beri de PKK terörü ile uğraşmaktadır. Ele
geçirilen mühimmat, silah ve malzemelerin hangi ülkelerin envanterinden çıktığı
gün gibi aşikardır. Amaç bellidir; Ön Asya’da uydu devletçikler yaratmak için
en büyük engel olan Türkiye Cumhuriyetini ve Türk varlığını ortadan
kaldırmak! Ne yazık ki Avrupa ve Amerika
Türkün süngüsü ile paçavraya çevrilen Sevr Antlaşmasını hala canlandırma
sevdasındadır. Türk Milleti dün olduğu gibi bu günde, yarında var olduğu sürece
bekası için kendine kalkan elleri kıracaktır. Bunun için şansölyelerin,
presidentlerin ne dediği yada ne yaptığı bizi alakadar etmeyecektir.
Türk milleti yine
4200 senedir yaptığı şeyi yapacaktır; düşmanlarının hevesini kursağında
bırakacaktır!
Türk Milleti bu gün kendisi ile bağlaşık
(müttefik) görünen batının iki yüzlü olduğunu gayet iyi bilmektedir. Bizim müttefikimiz ne batı, ne Araplar ne de
başka bir ulustur. Biz bu coğrafyada var olmak, yer yüzünde Türk adının
yaşamasını istiyorsak; mezhep ve inanç
farkına bakmaksızın çelikleşmiş bir irade ile Türkün birlik ve beraberlik ruhunu
diriltmek zorundayız. Bunu başardığımız gün, BÜTÜN TÜRKLER BİR ORDU dediğimiz
gün, varlık derdine düşen biz olmayız!