Sabah
herkes haber bültenlerinde, TV programlarında, sosyal medyada bir furyaya
başlayacak; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu olsun ey millet diyeceğiz el
birliği!
Birkaç günden beri sosyal medya hesaplarında çokça kadın günü kutlamaları devam
etmekte, herkes cefakar kadınlarımıza karşı son sürat şirinlik yapmakta. Bir
kısım insanımız bu şaklabanlığa acayip sinir olurken, bir kısım da “Ne var
bunda? Herkes kutluyor, biz de kutlamalıyız.” demekte…
Dileyen
kutlar, dileyen eleştirir, dileyen anar. Ama gerçek olan bir şey varsa da şudur
ki; 8 Mart Dünya Kadınlar gününün ne olduğu hala ülkemizde tam olarak idrak
edilmiş değildir. Önce şunu ayırt etmek gerekiyor, kadınlar günü kutlama mı,
yoksa anma günü mü? Aslına bakılırsa Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanan bu gün
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 16 Aralık 1977 tarihinde kabul ettiği ama
neden kabul ettiğini yazmadığı bir gündür. Birleşmiş Milletler sitesine girip bu
günün neden kabul edildiğini sorgularsanız 8 Mart 1857 de Amerika Birleşik
Devletlerinin New York kentinde daha iyi çalışma şartları için greve giden 40
bin işçinin bir fabrikaya kilitlenip, fabrikanın ateşe verilmesiyle 129 kadın
işçinin ölümü neticesi anma günü olarak kabul edildiği yazmaz! Çünkü kapitalizm
kendi maskesinin düşürülmesini, hele hele kendisi tarafından o maskenin
indirilmesini asla kabul etmez!
Evet; kötü şartlarda çalıştırılan dokuma işçilerinin daha
iyi çalışma şartları ve ücretler için toplandığı 8 Mart 1857 tarihi aynı
zamanda dünya işçi hakları tarihi açısından kapkara bir gündür. Çünkü o gün
yaklaşık 40 bin işçi daha iyi şartlar ve çalışma koşulları için greve giderken
başlarına gelecek felaketin farkında değillerdir. Toplandıkları tekstil
fabrikasında polisin sert müdahalesi ile karşılaşan işçiler kendilerini
fabrikaya kilitlediler. Fabrikada çıkan (yada çıkartılan) yangın nedeniyle
işçiler dışarı çıkmaya çalıştılar. Ancak fabrika önünde kurulan polis
barikatını aşamayan 129 kadın işçi yanarak can verdi. Peki neydi 40 bin işçiyi
o tekstil fabrikasına toplayan? Neydi 129 cana mal olan sebep? Dünyada işçi
hakları için ölümler denilince belki de ilk sırada yer alan bu olayı tetikleyen
veya bu duruma getiren sebepler nelerdi? Bildiğimiz kadarıyla cevaplamaya
çalışalım. Birincisi sırada kapitalistler için kadın işçi demek ucuz iş gücü
demekti. Daha uzun iş saatleri, daha az ücret demekti. Kadınların örgütlü
hareketi daha zayıf olduğu için sömürülmeleri de kolay olmaktaydı. Kadınların
daha iyi şartlarda çalışmaları, daha makul çalışma süreleri ve eşit ücret
talepleri sömürü düzeninin işine asla gelmediği gibi, düşünülmesi bile
sermayedarların uykusunu kaçırmaya yeterliydi. Bütün bunların neticesinde,
erkek işçilere göre daha fazla çalışmalarına karşın daha az ücret ve sosyal
hakları olan kadın emekçiler bu şartların düzeltilmesi talebiyle 8 Mart 1857 de
bir tekstil fabrikasında toplanmışlar ve greve gitmişlerdir. Polisin sert
müdahalesi, ardından fabrikada çıkan yangın neticesinde barikatı aşamadıkları
için ölen 129 kadın işçi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününün başlangıç
noktasını oluşturmuştur. Ölen kadın işçilerin cenaze törenine 10 binler
katılmış ve bu olay işçi sendikaları tarafından unutulmamıştır. 26-27 Ağustos
1910 da Kopenhag’da toplanan II.Enternasyonalin kadınlar toplantısında
–Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı- Clara Zetkin tarafından 8 Mart
tarihinin 1857 fabrika yangınında ölen kadın işçilerin anısına Dünya Emekçi Kadınlar Günü olması teklif
edildi. Öneri oy birliği ile kabul edildi.
Dünyada yapılan ilk Emekçi Kadınlar Günü anması ise 19 Mart 1911 de
yapıldı. Avusturya,
Danimarka, Almanya ve İsviçre’de gösterilere katılan on binlerce kadın seçme ve
seçilme hakkının yanı sıra kadınlara iş ve mesleki eğitim verilmesi, çalışırken
çocuğunu emzirme hakkı, çalışma alanlarında kadın-erkek eşitliği sağlanmasını,
talep etti. Anma toplantıları ilk yıllarda ilk baharda ve belirli bir günü
olmayan şekilde yapılmıştır. Birliğin
sağlanması amacıyla, 1921 de toplanan III. Enternasyonalde, Sovyetler Birliği
Komünist Partisi lideri Vladimir
İlyiç Ulyanov Lenin’in teklifi ile anma günü olarak 8 Mart tarihinin, isim
olarak da “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olması kararlaştırılmıştır. 1960’lı yıllara
kadar pek çok ülkede kutlanmayan Dünya Emekçi Kadınlar Günü bu yılların sonuna
doğru ABD’de kutlanmaya başlayınca, 1977 yılında BM tarafından Dünya Kadınlar
Günü olarak kutlanmaya başlanmıştır. Türkiye’de 1921 tarihinden beri yapılan
anma toplantıları, 12 Eylül Cuntası tarafından yasaklanmasına karşın 1984
yılından beri yapılmaktadır.
Bu gün sözde Dünya Kadınlar Günü
olarak sözüm ona kutlanan ama gerçekte bir tüketim çılgınlığına dönüştürülen
Dünya Kadın Emekçiler Günü artık asıl amaçlarından saptırılmış, çıkış noktaları
unutturulmuş, temel, ana ve hayatın esas noktası olan kadınlarımızı olması
gereken yerde değil, ticari bir meta haline getirmiştir. Sadece bizim
kadınlarımız değil, dünya kadınları da kapitalizmin oyununa pekâlâ gelerek can
verip, emek ve alın teri akıtarak kendi bileklerinin zoru ile aldıkları bir
günün kapitalizme hizmet eden bir gün haline getirilmesine ses
çıkarmamışlardır.
8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününü tüketim gününe çevirenlere sormak istiyorum; “Ne değişti?
Kadın cinayetlerini bitirdiniz mi?
Kadınlara mobing (işyerinde baskı) bitti mi?
Kadınlar eşit işe eşit ücret alabiliyor mu?
Kadınlara siyasette kota kaldırıldı mı?
Namus ceza indiriminde etken olmaktan çıktı mı?
Kızların hepsi okula gidebiliyor mu?
Çocuk gelinler bitti mi?
Kızlara giydiklerinden dolayı okulda, işte, arabada laf
atmalar bitti mi?
Tecavüzler bitti mi?
Vahşice öldürülüp yitip giden hayatların hesabı soruldu
mu?
Kadın ana yani temel oldu mu?
Cevabınız Evet mi?"
Hadi o zaman 8 Mart Kadınlar Gününüz kutlu olsun!