Barış için toplananlara yapılan
saldırının bilançosu bu; 96 ölü, 246 yaralı... ne kadar kolay değil mi, 96 ve
246 rakamlarını okumak. Bir de bu rakamları birer birer, teker teker düşünün hele. Bir anne, bir baba, bir evlat...
Yüreklere yangın, gözlerde yaş olur, uzar gider bu birler.
10
Ekim 2015 Türkiye tarihinde kara bir leke olarak yerini aldı. Tıpkı 11 Mayıs
2013 gibi, 20 Temmuz 2015 gibi. Türkiye son yıllarda çok çetin bir sınava tabi
tutuldu. Bunu aklı başında herkes görmekte ve ne gibi tedbirler alınması
gerektiği konusunda fikirler üretmekte.
Terörün her türlüsünün tek bir amacı vardır; korku ve kaos yaratmak. Bunun için
de her şeyi kullanmaktan çekinmez terör örgütleri ve bunların beslendikleri
baronları. Kaos yaratmak, toplumsal barışı bitirmek, toplumda çatışma çıkartıp
zayıflayan devlet otoritesini çökertmek. Akabinde ortaya çıkan yeni durumu
kendileri için kullanmak. Terör baronlarının amacı budur. Ölenlerin,
yaralananların, sakat kalanların kimlikleri, milliyetleri ve inançları onları
hiç alakadar etmez. Onlar için 90 yaşındaki bir ihtiyar ile, anne karnındaki
bebeğin hiç bir farkı yoktur. Sadece rakamdır çünkü. İstatistiksel bir rakam!
Dün Hatay Rayhanlı'da, Şanlı Urfa Suruç'ta
kimler bombayı patlatmış ise, bu gün Ankara'da aynı eller gitmiştir o pimi
çekmeye! Dün Dağlıca'da, Iğdır'da, Diyarbakır'da, Şırnak'ta askerimize ve
polisimize kurşun sıkanlar hangi eller ise, bu gün Ankara'da bombayı
patlatanlarda aynı ellerdir. Kimse hamasi nutuklar atmasın. Yapılmak istenen
açık ve nettir. Ortadoğuda istikrarlı, barış adası bir Türkiye istenmemektedir.
Olayın analizini yaptığınız vakit yapılan saldırının ne kadar profesyonelce ve
düşünülerek yapıldığını çok rahat görebilirsiniz. Bunun için terör uzmanı
olmaya gerek yoktur. Polis yada güvenlik şefi olmanızda gerekmez. Mantıklı
düşünen herkes görecektir ki; insanları Türkiye'nin kalbi olan Ankara'ya, yani
başkente toplayarak orada bu saldırının yapılmasındaki mesaj açıktır. Ülkedeki
bütün vatandaşlara korku yaşatmak, herkese sizinde canınız emniyette değil
demek! Terörün vurduğu insanlar tek bir grup yada kişiler değildir. Hedef
terörün yarattığı acının tüm ülkede, tüm şehirlerde hissedilmesini sağlamaktır.
Bu şekilde tüm ülkedeki vatandaşların içerisinde korku salmak, insanlar
arasında kin ve nefret oluşturmak amaçlanmaktadır.
Korku salmak
amaçlanmaktadır; ülkenin başkentinde, Türkiye Cumhuriyetinin kalbinde bile
vatandaşın can güvenliğinin olmadığı bilinçaltına işlenmektedir. Halk adeta
ölüm gösterilerek sıtmaya razı edilecektir. Son üç ayda yoğun bir biçimde terör
örgütünce halkın güvenliğinden başka bir şey düşünmeyen ve bu uğruda gece
gündüz çalışan askerimiz ve polisimiz terörist saldırılara uğramakta, hemen her
gün güvenlik güçlerimiz şehit vermektedir. Halkımıza, polis ve asker kendini koruyamaz durumdadır
denilerek vatandaşın can ve mal güvenliğinin olmadığı bilinç altına
yerleştirilmek, Türkiye Cumhuriyeti devletine olan inancın sarsılması
istenmektedir. Bu şekilde hareketle bir vakit sonra, aman ne olacaksa olsun,
gidecek gitsin, kopacak kopsun diye bir algı, toplumsal bir bezginlik
oluşturmak istenmektedir. Amaç toplumsal
kaostur. İnsanlar arasında kin ve nefret oluşturmak amaçlanmaktadır; bin yıldır
bu topraklarda yaşayanlar ırki, mezhepse, siyasi ve ekonomik faktörlerle
ayrıştırılmak, ayrıştırılırken nifak tohumları ekerek ötekileştirip toplumu
birbirine düşürmek, en nihayetinde Türkiye'nin bir Ortadoğu ülkesi gibi adının
katliamlarla, cinayetlerle anılmasını sağlamak istenmektedir. Nihai hedef
bellidir; bu ülkede oluşan birlik bitirilmek istenmektedir.
Türk milleti tarihin
hiçbir döneminde şehit kanları ile suladığı mukaddes vatan topraklarını
peyderpey terk edip çekilmemiş, şehit kanı ile sulanan toprağın bedelinin yine
kan olduğunu yüzyıllarca düşmanlarına anlatmıştır. Terörist saldırılar ile Türk
milleti yılacak, bezginleşecek diye bekleyenlere şu söylemek isterim ki; ÇOK
BEKLERSİNİZ!
Türk
Milleti tarihin her döneminde içeride ve dışarıda düşmanları ile mücadele etmiş
ve her defasında kazanmıştır. Başka hiç bir millette olmayan bir haslet ile,
vatan toprağını kutsal bilmiş, yurt tuttuğu toprakları şehitlerinin yadigarı
bilmiştir. Gittiği her yerde kendi kültürünü götürürken, diğer milletlerin
kültürünü de aynı potada eritmiş ve temeli kardeşlik olan yepyeni yaşam
şekilleri ortaya çıkartmıştır. Dün
Osmanlı Türk İmparatorluğunun tebaası olan Arnavut, Boşnak, Arap, Nasturi, Grek, Bulgar,
Berberi, Romen, Macar yada Kürt hiç
birisi de Türkler katliam yaptı, yok etti, eziyet ve işkence etti demez,
diyemez. Çünkü milletimiz gittiği her
yere engin hoş görüsünü ve adaletini de götürmüştür. Oysa bu gün hangi
devlet olursa olsun gittikleri ve çıktıkları yerlerden kan, göz yaşı, katliam
ve insan hakları ihlalleri ayyuka çıkmaktadır.
Vietnam'a
sözüm ona demokrasi götüren ABD, daha Vietnam'da akıttığı kan kurumamışken
Nikaragua'da, El Salvador'da, Libya'da, Irak ve Afganistan'da sözüm ona
demokrasi götürürken ne hikmetse çıkıp gittiğinde arkasında kan ve göz yaşından
başka bir şey bırakmamıştır. Afganistan'a sosyal adalet (!) götüren Rusya'nın
daha bir kaç gün önce Suriye'de yaptıkları her ne kadar cevval Türkiye
basınında çıkmamışsa da bizzat kendim Bayır Bucak bölgesinde bombalanan Türkmen
köylerinden ve şehit edilen Türkmenlerden haberdarım ve kendi sosyal paylaşım
sayfamda bunları insanlara görselleri ile birlikte anlattım. Hindistan'da,
Avustralya'da, Afrika'da milyonlarca insanın kanına giren İngiliz aristokrasisi,
ne hikmetse demokrasinin beşikliğini yaparken meşhur atasözünü tekrar tekrar
yinelemektedir. Ya Fransa? Belçika ve Almanya? Çok mu masumlar sizce?
Gariban Kürtlerin
üzerine silahlandırıp gönderdikleri Ermeni terör örgütü Kara Haç (Sev-Haç) devamı
PKK'yı destekleyen hangi ülke masumdur? Sözde Marksist-Leninist ideolojiye
sahip olduğunu söyleyen ama gerçekte büyük Ermeni yalanına hizmet eden faşist
PKK neden Avrupa ve Amerika tarafından adeta kundaktaki bebek misali
desteklenir ve kabul görür? Soruların cevabı çok bildik, çok tanıdıktır aslına
bakarsanız; emperyalizm kendi çıkarları için, varmak istediği hedefler için
insan canına, başkalarının hak ve hürriyetlerine önem vermez ve hedefine
ulaşmak için her yolu mubah görür!
Anadolu ve
Trakya'da bin yıldır bir arada yaşamış Türkler ve Kürtler; eğer bir arada
yaşamaya devam etmezseniz, ölenlerin istatistiklerini tutmaktan keyif
alırsanız, ölen kim olursa olsun bizden olmasın derseniz; Suriye'den yada
Irak'tan daha beter bir duruma düşeceğimizi aklınızdan çıkarmayın! 95 canın
ölümü, 246 canın yaralanması sadece Anadolu ve Trakya'da yaşayanları değil,
bütün Türk dünyasını derinden sarsmıştır. Kendi ülkemizde, kendi başkentimizde
vatandaşlarımızın saldırıya uğraması kabul edilebilir bir şey değildir. Bu saldırının ve güvenlik güçlerimize
yapılan saldırıların tek bir amacı vardır: Türkiye'de bir Türk-Kürt çatışması
çıkartarak Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkmak, Türk Milletini mülteci haline getirmek! Eğer
fail arıyorsanız, son bir haftalık haber sitelerine bir girin derim. Fail
bellidir, ama kurbanın kim olacağı belirsizdir!
Türk
halkı bu oyuna gelmemeli, bu gibi şeylerin
kökü dışarıda olanlara yarayacağını unutmamalıdır. Halkımız teröre prim
vermeyecektir. Kimden ve nereden gelirse gelsin bu ülkede bin senede tesis
edilen kardeşlik bozulmayacaktır! Türkiye'de
yaşayan Kürtlere de şunu demek istiyorum; sizlere demokratik haklar, barış
diyerek sizden oy isteyen, gözünüz gibi baktığınız çocuklarınızı ölüme
gönderenlerin amacı bellidir. Lütfen oyuna gelmeyin. Gever'in Doski köyünden
dağa kaldırılan Rojin'in yaşamaya hakkı olduğu gibi, kendi kanı üzerinden
politika yapanların çocukları gibi kolejlere gitmesi de hakkıdır!
Türkün Kürdü, Kürdün
Türkü kırmasından en büyük zevki bu toprakları yüzlerce yıldır sömüremeyenlerin
alacağını unutmayın! Biz birbirimize düştüğümüz anda bu topraklarda yükselecek
ağıtlar Türkçe ve Kürtçe olacaktır. Ama sevinç çığlıkları kesinlikle Türkçe ve
Kürtçe olmayacaktır! Emin olun…