VURUN YÖRÜKLERE!
Türklerle
ilgili en eski kayıtlara Çin Devlet arşivlerinde rastlamaktayız. Bazı bilim adamları, antik Çin yazılarında sözü edilen
"Tue'kue" kelimesinin “Türk” demek olduğunu kabul ederler ki,
bu bazı batılı bilim insanlarının kasıtlı olarak Türk Tarihini Gök Türklerle
başladığı tezini çürütmektedir.(1) Antik
Çin kayıtlarında Türklerin “Kuzeyde savaşçı ve göçebe kültüre sahip olduğu, M.Ö. 1700
yılları sonrasında kitleler halinde Altay Dağları ile Tanrı Dağları arasındaki
bölgeye yayıldığı” yazılıdır. (2)
Göçebelik (konar göçerlik) Türk
Milletinin yazılı tarihinin başından bu yana devam eden, daha dün
diyebileceğimiz 1965 yılına kadar da süren bir olgudur. Antik Çin kayıtlarından
ve yapılan arkeolojik kazılardan Türklerin göçebe ve savaşçı oldukları, yazlık
ve kışlık yerleşim yerleri olduğu, hayvancılık ve avcılıkta çok ileri teknikler
geliştirdikleri, bakırdan ve taştan aletler kullandıklarını öğreniyoruz. (3)
Bozkır kültüründe konar göçer
(göçebe) ve savaşçı olmak bu kültürün alın yazısıdır. Yazılı tarihte bir devlet
olarak ilk kez Büyük Hun İmparatorluğu ile tarih sahnesinde görülen Türk
Milleti, devlet sahibi olmasına rağmen “Göçebe Kültürünü” aynen muhafaza
etmiştir. Büyük Hun İmparatorluğunun parçalanması ile ortaya çıkan “Kavimler Göçü”
esnasında da bu kültürün devam ettiğini görmekteyiz. Karadenizin Kuzeyinde
varlık gösteren Uz, Kuman ve Peçenek boylarında da konar–göçer kültürün aynen
devam ettiğini görmekteyiz. Yerleşik hayata geçen Hun (Macar), Hazar ve Bulgar
Türkleri kısa süre zarfında kültürel olarak benliklerini kaybetmişler,
Bulgarlar komşuları Slavlar ile karışarak Türklüklerini unutmuşlardır. (4)
Türk Milletinin tarihi süreçte
kurduğu bütün beylik, atabeylik, hanlık, hakanlık, sultanlık ve imparatorluklarda
genel olarak konar göçer kültür dediğimiz göçebe kültürü canlı tuttuğunu
görmekteyiz. Bu davranış bir yerde cesur ve savaşçı bir millet olan Türklerin
daima harbe hazırlıklı olmasını da sağlamıştır.
Yörük terimi ilk defa Osmanlı
kayıtlarında, tahrir defterlerinde görülmektedir. Kelime anlamı olarak kabul gören
tanımı yürüyen, konar, göçer Türkmen demektir. Hepsi de Türklerin Oğuz boyundan
olup, Anadolu, Trakya ve Balkanlarda önemli bir nüfusa sahiptir. Osmanlı
devleti Balkanlarda gerçekleştirdiği fetihlerin sonucunda ele geçirdiği
toprakların Türkleşmesi için Yörüklerden yararlanmıştır. Özellikle Yörükler ve
Türkmenler Balkanlara gönderilmiş, bu toprakların Türkleşmesi için çaba
gösterilmiştir. Yörüklerin sade yaşantısı, yerli halka davranışları neticesinde
fethedilen yerlerde kısa sürede devlet hakimiyeti tesis edilmiştir. Yörükan
Taifesi olarak kayıtlarda rastladığımız Yörükler Osmanlı Devleti için önemli
bir asker ve vergi kaynağıdır aynı zamanda.
Osmanlı devleti kendisi için hayati
öneme haiz Yörükleri ne hikmetse askerlik ve vergi haricinde pek hatırlamaz.
Daha doğrusu hatırlamak dahi istemez. Koskoca Devleti Alî Osman’ın yönetiminde
pek çok millete mensup kişiler memuriyet alırken, Yörükleri ve Türkmenleri
görememekteyiz. Söğüt’ten kendisini ziyarete gelen Yörükleri “Benim has
hemşerilerim, kandaşlarım!” diye karşılayan Sultan II.Abdülhamit’ten çok değil
9 yıl önce Fırka-i İslahiye Ordusu tarafından sözde asayiş adı altında Çukurova’daki Yörüklere nasıl
davranıldığı ve iskana zorlandığı tarihlerde acı bir hatıra olarak mevcuttur.
Osmanlı padişahları kendilerinin Oğuz’un Kayı boyundan Yörük olduklarını söylemelerine karşın yaptıkları
eylemler ile hiçte bu yönde değildir. Şöyle ki; Osmanlı döneminde göçebeler,
yerleşik ahali gibi devletin kayıtlı tebaası durumunda idiler. Bu bakımdan
onların yaşadıkları hayat tarzının bir gereği olarak yaylak-kışlak mahalleri
arasında hareket halinde olmalarına rağmen başıboş diyebileceğimiz bir hayat
tarzına sahip oldukları söylenemez. Konaklamaları için tahsis edilmiş yaylak ve
kışlakları arasındaki gidiş gelişleri sırasında bir yerde geçici olarak üç
günden fazla konaklayamamaları kanunnamelerde belirtilmiştir.(5) Osmanlı konar
göçer Yörüklere sanıldığı gibi çokta merhametli değildir. Yaylaklara giderken
veya kışlaklara inerken alınan vergiler bile doğrudan defterdarlık kayıtlarına
alınmıştır.
İmparatorluğun son zamanları hep
savaşlar ve bunların neticesinde Anadolu’ya tersine göç ile geçmiştir. Sadece
Balkanlardan Anadolu’ya tersine göçte 11 milyon Türk yerinden olmuş yada katliamlara
maruz kalmıştır. Justin McCarthy, 1821 - 1922 yılları arasında yaklaşık beş
buçuk milyon Müslümanın Avrupa'dan sürüldüğünü ve beş milyondan fazlasının
öldürüldüğü yada kaçarken hastalık veya açlık sonucu öldüğünü tahmin
etmektedir. (6) Burada bahsedilen Müslüman kimliğinin %95 i fütühatla oralara
yerleştirilmiş olan Türk unsurlar, yani Yörükler ve Türkmenlerdir. Özellikle
Balkanlardan geri dönen bu insanlar yerleştirildikleri yerlerde Avrupai tarımı
yerli halka öğretmişler, Aydın Söke, Muğla Dalaman, Burdur Çavdır, Gölhisar,
Denizli Acıpayam ve Antalya Aksu gibi yerlerde bataklıkları kurutarak tarıma
kazandırmışlardır.
Türkiye Cumhuriyetinin ilan edilmesi
ile Yörüklerin yaşam şekillerinde çok büyük değişiklikler ortaya çıkmıştır.
Özellikle genç Cumhuriyetin millet mektepleri
ile Yörük çocuklarının hızla okur yazar kimliğinin öne çıktığını
görmekteyiz. Yüzyıllar boyu asli unsuru olduğu devlet tarafından göz ardı
edilen Yörükler, sadece dağda çoban, hudutta asker, sırtında heybesi, elinde
devesi, bayırda kıl çadırı ile dağ adamı
olmadıklarını, bu devletin de asli unsuru olduklarını göstermişlerdir.
1965 yılına kadar konar göçer yaşam
tarzına devam eden Yörüklerin karşısına bu seferde göç yolları üzerinde
bilinçsizce hareket edenler, hiçbir kimseye zararı dokunmayan, bilakis
geçtikleri yerleri ekonomik olarak canlandıran Yörüklere yerleşik düzende
bulunan kişilerce düşmanlıklar yapılmıştır. Oysa Yörükler gittikleri her yerde
ekonomiye, tarım ve hayvancılığa katkı sağlamışlardır. Devletin ormanları
koruma adına Yörüklerin hayvancılık yaptıkları yerleri kısıtlaması, orman
sahalarını yasaklamasının sonuçları bu gün daha iyi görülmektedir. Düne kadar
et ihraç eden ülkemiz bu gün et ithal eder duruma gelmiştir. Yörükler yaşam
kaynakları olan ormanları korumakta en az devletimiz kadar bilinçli ve hassas
davranmışlar, gittikleri yaylaklarında ve kışlaklarında hayvanlarının
barınaklarını bile işe yaramayan çalı çırpı tabir edilen ağaç artıklarından
yapmışlardır. Neden mi? Çünkü Yörük vatana sahip çıkmanın bir yurttaşlık
vazifesi olduğunu daha 5 yaşındayken öğrenirde ondan! Kadim Türk inancından dolayı doğayı anası olarak bilir. Onu korumanın
millete hizmet olduğunu, millete hizmetin sadece askerlik yapmakla, vergi
vermekle olmadığını, vatan toprağında biten her türlü nebatatı korumanında
Türklük bilinci ile hareket etmek olduğunu bilir!
1991 yılından itibaren unutulmaya
başlanan Yörük kültürünün tekrar canlandırılması ve yaşatılması için
Türkiye’nin çeşitli illerinde “Yörük Türkmen Dernekleri” kurulmaya
başlanmıştır. Bu derneklerin hepsinin de ortak amacı unutulmaya yüz tutmuş
Yörük Türkmen kültürünü hatırlatmak ve yaşatmaktır. Bu yolda özellikle Adana,
Antalya, Bilecik, Burdur, Bursa, Eskişehir, Isparta, İzmir, Konya,Kırşehir,
Kayseri, Mersin ve Muğla illeri epey bir
mesafe kat etmiş, yaptıkları dernek çalışmaları ile bu kültürün yaşatılması
için epey ter dökmüşlerdir. Bu derneklerin her sene yaptıkları “Birlik ve
Dayanışma Şölenleri” adeta bayram havasında insanları bir araya getirirken;
Türklüğün özü ve hamuru olan Yörük Türkmen kültürünün yaşatılmasında önemli bir
yer edinmektedir. Bilecik Söğüt ilçesinde yapılan Ertuğrul Gaziyi Anma
Etkinlikleri, Antalya Yörükler Derneğinin Birlik Şöleni, İzmir Yörükler
Derneğinin Kültür Şöleni bunlardan sadece bir kaçıdır.
Eski
bir Türk atasözü şöyle der; “Börü, kardım toysun dep it bolboyt ! “ (
Kurt, karnım doysun diye it olmaz !) Bunu yazmaktaki amacımız şudur ki,
birileri sırf başarılı oldu diye belli bir kesimi yada grubu hedef almak son
derece yanlıştır. Bu gün Yörük Türkmen kültürüne hizmet etmek gayesi ile
kurulan derneklerin, vakıfların amacı bellidir. Özellikle 1990 larda yükselen
Türk gayrı unsurlara karşı gerçek Türk Milliyetçiliğini yaşatmak, unutulmak
üzere olan kadim Türk gelenek ve göreneklerini hatırlatmak adına kurulan bu
kuruluşların amacı ayrı bir millet yada ırk yaratmak değildir! Ayrı bir dil,
ayrı bir bayrak, ayrı bir toprak değil, özü olduğu Türk Milletinin bekası için
çalışmak, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin selameti için ter dökmektir.
Şu özellikle akıllara kazınmak zorundadır; Yörüklerden ve
Türkmenlerden hain çıkmaz!
Türkün Ulu Başbuğu gazi Mustafa Kemal ATATÜRK daha milli
mücadeleye başlarken şu sözü boşuna söylemiyordu: “Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları'na
bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman
tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi
yenemez!”
Bu milletin geleceği, kültürel
mirasının korunması ve gelecek nesillere aktarılmasına, kadim Türk gelenek,
görenek ve ananelerinin yaşatılmasına bağlıdır. Bu nedenle Yörüklerin sahip
çıktığı milli kültürel mirasın yaşatılması, bunlara sahip çıkılması her Türkün
vazifesidir. Sırf birileri memnun olacak diye Yörüklere ve Yörük kültürüne
saldırmak, sadece Türk düşmanlarının işine yarar.
O nedenle bir Peçenek Türkü
olarak bu yazıyı okuyan sayın okur son
söz şunu diyorum; Yörüklük bu milletin en önemli kültürel değerlerinden
birisidir, lütfen yaşatalım!
Siz değerli okurlarıma mutlu bir
yeni yıl diler, 2015 yılının ömrünüzdeki en güzel yıllardan birisi olmasını
temenni ederim.
31.12.2014
Kudret
HARMANDA
DİPNOTLAR:
1- Roux, Jean Paul. Türklerin Tarihi, Büyük Okyanus'tan Akdeniz'e iki bin
yıl. AD. ISBN 9755060189.
2-
Büyük Larousse,
Türkler maddesi, İnterpress-Türkler Ansiklopedisi (İngilizce:The Turks)
3-
Kurot
ve Kuyum kurganlarından çıkan buluntular, bu kültür çevresinde yaşayan insanların at, sığır ve deveyi
evcilleştirmiş oldukları, bakırcılığı bildikleri, avcı ve savaşçı bir topluluk
oldukları anlaşılmaktadır. (Afanasiyevo Kültürü)
4- Prof.
Dr. Talat Tekin, Tuna Bulgarları ve Dilleri, s. 1, 1987, Ankara
5- Selahaddin Çetintürk,
“Osmanlı İmparatorluğu’nda Yürük
Sınıfı ve Hukuki
Statüleri”, Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi Dergisi,11/2, Ankara 1943, s.114
6- McCarthy,
Justin (1995), Death and Exile: The Ethnic Cleansing of Ottoman Muslim
1821-1922 Darwin Pres