Devletle daima barışık oldular.
Çünkü devleti hep kendilerinin bildiler. Ne vakit ki devlet vazife istedi,
canlarını, mallarını ve dahi evlatlarını devletleri uğruna feda ettiler.
Canları sıkıldı, kafaları bozuldu, serzenişlerinin payitahtta duyulmayışına
kızdılar bazen, lakin devlet bizim dediler, dişlerini sıktılar, devletlerine
ihaneti düşünmediler!
"Bizim"
dedikleri devletleri gün oldu sürgün etti onları, Mora'ya, Kıbrıs'a, Bosna'ya.
Sessizce gittiler, yeni yurtlarında yine devletlerinin verdiği vazifeyi
cansiperane yerine getirdiler. Bu devlet bize düşmanlık etti demediler. Yine
asker verdiler, yine vergi ödediler ve yine bu devlet bizim dediler!
Osmanlının kuruluşunda temel harç olan
Yörük Türkmenler, her dönemde devleti kendinin bilmişler, devlete hizmeti
kendilerine bir vazife saymışlardır. Buna karşın devletin dönme, devşirme
paşalarının ve valilerinin kendilerine yaptıkları muamelelerden dolayı da
devleti hiç bir zaman kendilerine düşman
bellememişlerdir. Onlar iç devlet demek her şeyden evvel baba demektir. Devletin
kendilerinin olduğunu sayarlar. Çünkü onlar Ertuğrul ocağından, Edebalı
dergahından nasiplidirler.
Koca
bir imparatorluğu adeta sırtlanmış olan Yörük Türkmenler imparatorluğun en
buhranlı dönemlerinde dahi kendilerini geriye çekmediler. Devletin bütün
nimetlerinden devşirmeler faydalanırken, onlar serhat boylarında sarı ekin
başağı gibi dökülürken, asla devletlerine sırt çevirmediler.
Deliler,
Azablar ve Sipahiler Osmanlı ordusunda sadece Yörük Türkmenlerden oluşturulan
ve ordunun ağırlığını oluşturan askeri birliklerdir. Hal böyleyken büyük
fütühatların temelini de ordunun bu en önemli kısımları oluşturmuş, kendisi de
Selçuklunun Tımarlı Sipahisi olan Ertuğrul Bey Gazi obasındaki askeri teşkilatı
bu şekilde kurmuştur. Yani Osmanlı
ordusunun temelinde de Yörük Türkmenler mevcuttur.
Koskoca
bir imparatorluk tarihin tozlu raflarında yerini alırken elimizde kalan son
kara parçası olan Anadolu işgal edilmiş, adeta kendi öz yurdumuzda köle
durumuna düşürülmüş, İstanbul’dan Ankara’ya pasaportla gider hale
getirilmiştik. Payitahtımınız işgal edilmiş, devlet başkanımız olan padişah
esir, meclisimiz dağıtılmıştı. Genç bir paşa bütün bunların kader olmadığının
bilinci ve Toroslarda yanan ateşe olan güvenç ile yola çıkıyordu. Kendisi de
Kızıloğuzun Kocacık Yörüklerinden olan Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal Paşa
aklında olanı uygulamanın güçlüğü bir yana imkânsızlığı içerisinde Samsun’a
doğru giderken dayanağı ve güvenci Toroslarda Kurulu kıl çadırlar ve tüten
dumandı. Çünkü Gazi Mustafa Kemal çok iyi biliyordu ki; Yörük Türkmenler bu
memleketin asıl sahipleri ve bekçileridir. Yörük Türkmenler aç kalır, ölür, ama
asla özgürlüklerinden ödün vermezler. İşte bu güvendir Sarı Paşayı Samsun
limanına götüren güç!
Anadolu
halkı bunca yoksulluğa ve imkânsızlığa karşın Sarı Paşasını yalnız bırakmamış,
kanının son damlasına kadar çarpışmış, son dilim ekmeğine kadar ordusuna
bağışlamış, son mermisine varana kadar istiklali için harcamıştır. Yegâne
ayrıcalığının Türklüğü olduğunu bilen Anadolu ve Trakya halkı dünyada eşine
rastlanamayacak bir destan yazmış, neticede Anadolu Bozkırını düşmana mezar
ederken, temeli yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur!
Sadece Türkiye Cumhuriyetini kurmakla kalmayan Türk Milleti verdiği mücadele
ile dünya milletlerine örnek olmuştur.
“Arkadaşlar gidip Toros dağlarına bakınız;
eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa,
şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla Türk’ü yenemez.” Sözü
laf olsun diye söylenmiş bir söz değildir. İnanmışlığın, güvenmişliğin verdiği
bir cesaret ile söylenmiş, aynı zamanda sadece bir hedef değil, bir vazifenin
de temelini çizmiş bir sözdür. Kendisi de mensubu olmakla gurur duyduğu Yörük
Türkmenlerin bu memleketin asıl sahibi olduğunu ve bir Türkün asla ve asla
memleketini terketmeyeceğinin dünyaya haykırılmasıdır. Çünkü Türk ölür ama asla
toprağını terk etmez. Hele hele Yörük Türkmenler vatan dedikleri bir yeri asla
bırakamaz, terk edemezler. İşte Mustafa Kemal Paşaya yukarıdaki meşhur sözü
ettiren bu güvendir!
Gazi
Mustafa Kemal soy olarak Yörük Türkmendir. Gazi
Mustafa Kemal Atatürk'ün baba soyu, Konya-Karaman'dan gelerek Manastır
Vilayeti'nin Debre - i Bala Sancağı'na bğlı Kocacık'a yerleşti. Aile sonradan
Selanik'e göç etti. Dedesi Ahmet ve dedesinin kardeşi Hafız Mehmet'in taşıdığı
"kızıl" lakabı ve yerleştikleri nahiyenin adı olan
"Kocacık"ın da gösterdiği üzere; Mustafa Kemal'in baba tarafından
soyu Anadolu'nun da Türkleşmesinde önemli roller oynayan "Kızıl -
Oğuz" yahut "Kocacık Yörük Türkmenleri’nden gelmektedir. Gazi Mustafa
Kemal kendisine soyunu soran Enver Behnan Şapolyo’ya “Babam Ali Rıza Efendi
yerli olarak Selaniklidir. Kendileri Yörük sülalesindendir. Annem her zaman
Yörük olmakla iftihar ederdi.” demiştir.
Yüzyıllardır
vatanı ve milleti için ter dökmüş, gittiği her yerde temiz ve dürüst hayatları
ile örnek olmuş Yörük Türkmenler haksız bir şekilde bir televizyon dizisi
karakteri nedeniyle adeta algı operasyonu yapılmak suretiyle töhmet altında
bırakılmak istenmektedir. Uygarlık
tarihinde mümtaz bir yere sahip olan Yörük Türkmenler kökü dışarıda 15 Temmuz
girişimini konu alan bir televizyon dizisinde konu karakterlerinden birisinin
“Yörük Albay”, “Albay Yörük” diyerek adlandırılmasından ve bu şekilde halka
lanse edilmesinden son derece rahatsız olmuşlardır. Çünkü onlar “Bizden amir de
çıkar, memurda. Her rütbede asker de çıkar. Hatta kendisi de bir Yörük Türkmen
olan Türkiye Cumhuriyetinin kurucu Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal ordumuzun en
yüksek rütbesi olan Mareşal rütbesine sahiptir. Ancak bizden hiçbir şekilde
halkına kurşun sıkan bir hain çıkmaz! Bundan dolayı bir dizi de dahi olsa YÖRÜK
adının bu şekilde kullanılması kabul edilemez!” demekteler…
Sayın
kanal yöneticilerine ve malum dizinin yapımcılarına şunu söylemek istiyorum ki; “Düşünce mermi
gibidir. Namludan çıkan mermi nasıl hedefine varırsa, dilden çıkan sözde
hedefini öylece bulur. Sözünüze sahip çıkamayacaksanız çenenizi tutmayı
bileceksiniz!” Lütfen hatanızdan dönün
ve Yörük Türkmenlerden özür dileyerek bir daha böyle hatalara düşmeyin!