3 Ekim 2016 Pazartesi

YÖRÜK ALBAY

Devletle daima barışık oldular. Çünkü devleti hep kendilerinin bildiler. Ne vakit ki devlet vazife istedi, canlarını, mallarını ve dahi evlatlarını devletleri uğruna feda ettiler. Canları sıkıldı, kafaları bozuldu, serzenişlerinin payitahtta duyulmayışına kızdılar bazen, lakin devlet bizim dediler, dişlerini sıktılar, devletlerine ihaneti düşünmediler! 
            "Bizim" dedikleri devletleri gün oldu sürgün etti onları, Mora'ya, Kıbrıs'a, Bosna'ya. Sessizce gittiler, yeni yurtlarında yine devletlerinin verdiği vazifeyi cansiperane yerine getirdiler. Bu devlet bize düşmanlık etti demediler. Yine asker verdiler, yine vergi ödediler ve yine bu devlet bizim dediler!
            Osmanlının kuruluşunda temel harç olan Yörük Türkmenler, her dönemde devleti kendinin bilmişler, devlete hizmeti kendilerine bir vazife saymışlardır. Buna karşın devletin dönme, devşirme paşalarının ve valilerinin kendilerine yaptıkları muamelelerden dolayı da devleti hiç bir zaman  kendilerine düşman bellememişlerdir. Onlar iç devlet demek her şeyden evvel baba demektir. Devletin kendilerinin olduğunu sayarlar. Çünkü onlar Ertuğrul ocağından, Edebalı dergahından nasiplidirler.
            Koca bir imparatorluğu adeta sırtlanmış olan Yörük Türkmenler imparatorluğun en buhranlı dönemlerinde dahi kendilerini geriye çekmediler. Devletin bütün nimetlerinden devşirmeler faydalanırken, onlar serhat boylarında sarı ekin başağı gibi dökülürken, asla devletlerine sırt çevirmediler.
            Deliler, Azablar ve Sipahiler Osmanlı ordusunda sadece Yörük Türkmenlerden oluşturulan ve ordunun ağırlığını oluşturan askeri birliklerdir. Hal böyleyken büyük fütühatların temelini de ordunun bu en önemli kısımları oluşturmuş, kendisi de Selçuklunun Tımarlı Sipahisi olan Ertuğrul Bey Gazi obasındaki askeri teşkilatı bu şekilde kurmuştur. Yani Osmanlı ordusunun temelinde de Yörük Türkmenler mevcuttur.
            Koskoca bir imparatorluk tarihin tozlu raflarında yerini alırken elimizde kalan son kara parçası olan Anadolu işgal edilmiş, adeta kendi öz yurdumuzda köle durumuna düşürülmüş, İstanbul’dan Ankara’ya pasaportla gider hale getirilmiştik. Payitahtımınız işgal edilmiş, devlet başkanımız olan padişah esir, meclisimiz dağıtılmıştı. Genç bir paşa bütün bunların kader olmadığının bilinci ve Toroslarda yanan ateşe olan güvenç ile yola çıkıyordu. Kendisi de Kızıloğuzun Kocacık Yörüklerinden olan Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal Paşa aklında olanı uygulamanın güçlüğü bir yana imkânsızlığı içerisinde Samsun’a doğru giderken dayanağı ve güvenci Toroslarda Kurulu kıl çadırlar ve tüten dumandı. Çünkü Gazi Mustafa Kemal çok iyi biliyordu ki; Yörük Türkmenler bu memleketin asıl sahipleri ve bekçileridir. Yörük Türkmenler aç kalır, ölür, ama asla özgürlüklerinden ödün vermezler. İşte bu güvendir Sarı Paşayı Samsun limanına götüren güç!
            Anadolu halkı bunca yoksulluğa ve imkânsızlığa karşın Sarı Paşasını yalnız bırakmamış, kanının son damlasına kadar çarpışmış, son dilim ekmeğine kadar ordusuna bağışlamış, son mermisine varana kadar istiklali için harcamıştır. Yegâne ayrıcalığının Türklüğü olduğunu bilen Anadolu ve Trakya halkı dünyada eşine rastlanamayacak bir destan yazmış, neticede Anadolu Bozkırını düşmana mezar ederken, temeli yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur! Sadece Türkiye Cumhuriyetini kurmakla kalmayan Türk Milleti verdiği mücadele ile dünya milletlerine örnek olmuştur.
            “Arkadaşlar gidip Toros dağlarına bakınız; eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla Türk’ü yenemez.” Sözü laf olsun diye söylenmiş bir söz değildir. İnanmışlığın, güvenmişliğin verdiği bir cesaret ile söylenmiş, aynı zamanda sadece bir hedef değil, bir vazifenin de temelini çizmiş bir sözdür. Kendisi de mensubu olmakla gurur duyduğu Yörük Türkmenlerin bu memleketin asıl sahibi olduğunu ve bir Türkün asla ve asla memleketini terketmeyeceğinin dünyaya haykırılmasıdır. Çünkü Türk ölür ama asla toprağını terk etmez. Hele hele Yörük Türkmenler vatan dedikleri bir yeri asla bırakamaz, terk edemezler. İşte Mustafa Kemal Paşaya yukarıdaki meşhur sözü ettiren bu güvendir!
            Gazi Mustafa Kemal soy olarak Yörük Türkmendir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün baba soyu, Konya-Karaman'dan gelerek Manastır Vilayeti'nin Debre - i Bala Sancağı'na bğlı Kocacık'a yerleşti. Aile sonradan Selanik'e göç etti. Dedesi Ahmet ve dedesinin kardeşi Hafız Mehmet'in taşıdığı "kızıl" lakabı ve yerleştikleri nahiyenin adı olan "Kocacık"ın da gösterdiği üzere; Mustafa Kemal'in baba tarafından soyu Anadolu'nun da Türkleşmesinde önemli roller oynayan "Kızıl - Oğuz" yahut "Kocacık Yörük Türkmenleri’nden gelmektedir. Gazi Mustafa Kemal kendisine soyunu soran Enver Behnan Şapolyo’ya “Babam Ali Rıza Efendi yerli olarak Selaniklidir. Kendileri Yörük sülalesindendir. Annem her zaman Yörük olmakla iftihar ederdi.” demiştir.
            Yüzyıllardır vatanı ve milleti için ter dökmüş, gittiği her yerde temiz ve dürüst hayatları ile örnek olmuş Yörük Türkmenler haksız bir şekilde bir televizyon dizisi karakteri nedeniyle adeta algı operasyonu yapılmak suretiyle töhmet altında bırakılmak istenmektedir. Uygarlık tarihinde mümtaz bir yere sahip olan Yörük Türkmenler kökü dışarıda 15 Temmuz girişimini konu alan bir televizyon dizisinde konu karakterlerinden birisinin “Yörük Albay”, “Albay Yörük” diyerek adlandırılmasından ve bu şekilde halka lanse edilmesinden son derece rahatsız olmuşlardır. Çünkü onlar “Bizden amir de çıkar, memurda. Her rütbede asker de çıkar. Hatta kendisi de bir Yörük Türkmen olan Türkiye Cumhuriyetinin kurucu Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal ordumuzun en yüksek rütbesi olan Mareşal rütbesine sahiptir. Ancak bizden hiçbir şekilde halkına kurşun sıkan bir hain çıkmaz! Bundan dolayı bir dizi de dahi olsa YÖRÜK adının bu şekilde kullanılması kabul edilemez!” demekteler…
            Sayın kanal yöneticilerine ve malum dizinin yapımcılarına şunu söylemek istiyorum ki;Düşünce mermi gibidir. Namludan çıkan mermi nasıl hedefine varırsa, dilden çıkan sözde hedefini öylece bulur. Sözünüze sahip çıkamayacaksanız çenenizi tutmayı bileceksiniz!” Lütfen hatanızdan dönün ve Yörük Türkmenlerden özür dileyerek bir daha böyle hatalara düşmeyin!