30 Haziran 2015 Salı

DÖRT PARMAKLILAR NEREDE?

Güzel Türkistan sana ne oldu?
Seher çağında güllerin soldu
Çemenler berbad, kuşlarda feryad
Hepsi bir mahzun olmaz mi dilşad.
Bilmem niçin kuşlar ötmez bahçelerinde?

            Doğu Türkistan adında bir ülke vardır, bilir misiniz? Duymuşluğunuz var mıdır? Belki Mısır yada Filistin kadar bilmezsiniz, anlatayım size neresidir Doğu Türkistan diye…
Kocaman bir ülkedir burası, 1.828.418 km2 dir. 600 bin kilometre karesi çöldür, 91 bin kilometrekaresi ormandır. Batıda Pamir Platosu’ndan Çin’e kadar uzanan Tanrı Dağları; Doğu Türkistan’ı Tarım Havzası ve Çungarya Havzası, olarak ikiye ayrılır. Tanrı Dağlarının yüksekliği 4.000 metre civarındadır. Bu dağların en yüksek tepesi olan Han Tanrı Tepesi’nin yüksekliği, 7.439 metreye ulaşır. Bu dağların eteklerinde oldukça müsait otlaklar, hayvancılığa elverişlidir.
Tarih boyunca Türklerin yerleştiği bir alan olan Doğu Türkistan;  Çin, Tibet, Moğol ve Türklerin mücadele alanı olmuştur. Büyük Hun kağanlığından bu tarafa Türklerin vatanı olan Doğu Türkistan emperyalist Çin’in daima sömürü hedefinde olmuş, 1750 den itibaren Türk Moğol İmparatorluğunun bitmesiyle bu amacına ulaşmıştır. Çeşitli dönemlerde (kırk civarındadır) çıkartılan isyanlar, Çin yönetiminin her zaman başını ağrıtmış, isyanları bastırmak için insanlık dışı uygulamalara başvurmak Çin devletinin adeta alışkanlığı olmuştur.
1949 yılına kadar halkının %90 ı Uygur Türkü olan bu iç Asya ülkesi, Uygur Türkçe’sinde Şarki Türkistan adıyla anılır. Kızıl Çin tarafından işgal edildiği günden bu güne kadar sistematik bir biçimde burada yaşayan Türk nüfus asimile edilmeye çalışılmış, halk baskı ve zulümle sindirilmek istenmiştir. Öyle ki; Türk erkekleri zorla çalışma kamplarına gönderilirken, Türk nüfus özellikle Çin’in iç bölgelerine sürülmüş, Han Çinlileri Doğu Türkistan’a yerleştirilerek Türkler lehine olan demografik yapının değişmesi devlet politikası olmuştur. Çünkü Çin devletinin korkusu Türklerdir! Eğer Doğu Türkistan’da çığ kopar, bağımsızlık ateşi yanarsa o vakit Çin diye bir devletin kalmayacağını çok iyi biliyorlar! Çin Komünist partisinin başındaki birkaç mutlu azgın azınlık Çin devletinin yıkılması ile 1949 dan beri sürdürdükleri zulüm ve işkencenin hesabının sorulacağını çok iyi bilmektedir.
İşgal edildiği 1949 yılından bu tarafa Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık ayıbı daha önceleri faşist Çin yönetiminin baskısından kaçarak kurtulanların anlatımları ile biliniyordu. Ancak 1990 lı yılların sonundan itibaren Hitler’in ruhuna rahmet okutan Çin faşizmi ve işkencesi artık daha net bir biçimde görülmekte, kör, sağır, dilsiz dünya kamuoyu Doğu Türkistan’da yaşananları daha iyi görebilmektedir. Gerçekten Doğu Türkistan konusu ortaya çıkınca dünya kamuoyu üç maymunu oynamaktadır. Nedeni çok basittir aslında; çıkar ilişkisi! Bu gün dünyada medeni(!) olduğunu söyleyen bütün devletler ve uluslar arası örgütler faşist Çin yönetiminin Doğu Türkistan’da yaptığı zulmü gayet net görmelerine rağmen ses çıkarmamaktadırlar.
Kimsenin acısını bir başkasının çektiği acı ile kıyaslayacak değilim. Ancak bu gün yaşananları gördükçe daha iyi anlıyorum ki medeni(!) dünya için sömürülecek halkların haklarına egemen devletlerin tecavüzleri hiç önemli değildir. Çünkü dünya güçlüden yana, güçlünün yanındadır. Hele hele mesele ABD, Rusya, İsrail, Çin, Fransa, Almanya olunca dünya kör, dünya sağır, dünya dilsiz olmaktadır! İsrail Filistin’i bombalarken BM’den tek bir kınama metni çıkmaz, ABD Irak’ta 1,5 milyon insanı katlederken bırakın kınama metnini ağzını açan olmaz, Fransa Ruanda’da 800 bin kişinin ölümünden sorumlu olur kimse bu nedir diye sormaz. Rusya Çeçenistan’ı yerle yeksan eder, kimse bu ne haldir demez!
Örnekler burada sayfalara sığmayacak kadar çok. Dediğim gibi, kimsenin acısını bir başkasının ki ile kıyaslayacak değilim. Ancak; Doğu Türkistan’da sistematik bir biçimde katliamlar yaşanırken (En son aldığım bilgi, oruç tuttuğu için 18 Müslüman Uygur Türkü katledilmiş, Allah rahmet eylesin.) keyfi tutuklamalar, keyfi sürgünler, keyfi kürtajlar yapılırken, Müslüman Uygur kızları ÇKP emri ile tecavüze uğrarken, Müslüman Uygur erkekleri çalışma kampı adı altında toplama kamplarına kapatılıp akibetleri meçhul olurken dünyanın bu kadar sessiz kalması, olayları görmemesi, feryatları duymaması ancak ve ancak kendisine medeni(!) diyen devletlerin iki yüzlülüğünden kaynaklanmaktadır.
Hatırlarsınız, İsrail devleti Filistin’i bombalarken bir kınama metni hazırlanıyor, BM Güvenlik Konseyinin önüne geliyor. Hayret ki; öneriye kabul oyu vereceği sanılan Çin temsilcisi çekimser kalıyor, öneri ABD’nin vetosu ile akamete uğruyor. Tam bu esnada bir bakıyoruz 110 yıllık Uygur lisesi hiçbir gerekçe gösterilmeden ÇKP emri ile kapatılıyor! Medeni(!) dünyadan tık tok! Faşist Çin devleti Doğu Türkistan'da nükleer deneme yapar, ne yeşil barışçılar, ne yeşiller, ne nükleer karşıtları görülmez ortalıkta! Yoksa Doğu Türkistan dünyada değil de uzayda mı? Hakikaten merak ederim bütün bu aymazlık karşsında!

2009 yılında Türkistanlı Uygurlara Han Çinlileri saldırıyor. Mesele nedir? Güya 6 Uygur işçi 2 Çinli kadına tasallut ediyor. Bunun üzerine Han Çinlileri Uygur Türklerine saldırıyor. Faşist Çin rejiminin  resmi açıklaması 2 Uygur Türkü’nün öldüğü şeklinde. Oysa yerel kaynaklar bunun çok daha fazla olduğunu belirtiyor. Olay nerede geçiyor sizce? Urumçi’de mi? Kaşgar, Turfan, Karamay, Gulca? Yarkent veya Hotan? Hiç birisi değil… Olayın geçtiği iddia edilen yer Urumçiye 4054 km uzakta güneyde bir yer; Çin’in Guangdong eyaletinin Shaoguan şehri. Ne alaka diyebilirsiniz; ama devlet eliyle terör illaki Gazze’de olduğu gibi uçakları yada tankları üstünüze salmakla olmuyor! Bazen yerel grupları örgütleyerek de olabiliyor. İleriki günlerde resmi ağızdan böyle bir tecavüz  olayının olmadığı, yalan haber olduğu  resmi olarak açıklanıyor. Bu olayların sonucunda Çin devletinin resmi açıklamalarına göre 197 kişinin öldüğü, 1721 kişinin yaralandığı yolunda açıklama yapılırken Dünya Uygur Kongresi ölenlerin sayısının bin hatta 3 bin civarında olduğu, pek çok Uygur Türkünün devlet eliyle bilinmeyen bir yere götürüldüğü ve akibetlerinin meçhul olduğunu açıklıyor. Peki bütün bu olaylar yaşanırken, medeni (!) batı ne yaptı sizce? Söyleyeyim; derin endişe duydular efendim!

Kahire’de Rabia meydanında Ehvan-ı Müslimin (Müslüman kardeşler) hareketinin liderlerinden Muhammed Biltaci’nin kızı Esma Mısır ordusu tarafından öldürülünce ülkemizde ve  pek çok İslam ülkesinde  dört parmaklı vatandaşlar El Sisi ve darbeci yönetimi protesto etmişlerdi. Bakıyorum Doğu Türkistan ve Uygurlar konusunda bırakın dört parmağı, serçe parmağını oynatan yok ortalıkta! Ne anlı şanlı İKÖ (İslam Konferansı Örgütü), ne Arap Birliği, ne Birleşmiş Milletlerdeki Müslüman misyondan tık yok! Sahi bunların parmakları mı koptu acaba?

Son sözü halk ozanı Arif Şirin'e bırakıyorum;
Konuşsana Müslüman,
Hiç sesin duyulmuyor!
Yoksa Türkmen Türk diye,
Ümmet mi sayılmıyor?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder