16 Ocak 2016 Cumartesi

İMZA

          


            1128 akademik unvan sahibi kişi bir bildiri yayımladılar. "Bu suça ortak olmayacağız!" diyerek. Canları öyle istemiş muhteremlerin, suça ortak olmayacaklarını söylerken, suçun ortasına oturmuşlar. Hepsine de aferin, hem de en kocamanından!
            Demokratik bir ülkede fikrini açıklamak hiçbir zaman suç değildir. Demokrasi çerçevesinde fikrinizi beyan edersiniz. beğenilir yada beğenilmez. Bu, o fikri dinleyecek olanların bileceği bir iştir. Ancak; fikir beyan ediyorum diyerek yasaları hiçe saymak, suçlu ile masumu aynı kefeye koymak ve hatta daha korkunç bir şekilde; suçluyu masum, masumu suçlu ilan etmek evvel emirde vicdanları yaralar. Bunun ne beşeri hukukta, ne de sosyal yaşamda hiçbir şekilde yeri yoktur! Katil ile maktulü bir tutmanın açıklaması acaba hangi hukuk teriminde vardır? Öleni, yaşam hakkı elinden alınanı suçlamak hangi aklın ve vicdanın eseridir? Gerçekten aklın almayacağı şeyler bunlar.
            Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşlarının can, mal ve hürriyetlerinin korunmasından birinci dereceden sorumludur. Hele ki bu sorumluluk kendi egemenlik haklarının olduğu bu topraklarda mecburiyettir. Dünyanın neresine giderseniz gidin, hangi ülkesine bakarsanız bakın, bütün devletlerin ortak sorumluluğudur vatandaşlarının can ve mal güvenlikleri. 1984 ten bu yana ülkemizde yaşayan vatandaşlarımızın canına kast eden, her türlü hürriyetten yoksun bırakmaya çalışan, devlet otoritesini ve milli birliği hiçe sayan terör örgütüne herhalde yaptıklarından dolayı hesap sorulacak, yok etmek istedikleri devlet otoritesi tesis edilecektir. Hal böyleyken sanki bu gün Silopi'de, Cizre'de, Sur'da yaşananları sanki devletin suçu gibi göstermek neyin ifadesidir? Fikir özgürlüğümüdür? Yoksa askeri, lojistik ve moral çöküntü içindeki bölücü PKK terör örgütüne moral sağlamak mıdır? Açıklamada geçen "Devletin başta kürt halkına olmak üzere bölge halklarına uyguladığı katliam ve bilinçli sürgün" sözünden kasıt nedir sizce? Bu cüreti nereden almaktadır bu şahıslar? Devlet diye adlandırdıkları Türkiye Cumhuriyeti  sadece asker ve polis demek midir? Orada görev yapan ve terör örgütünün hedefinde olan memurlar, öğretmenler, doktorlar, sağlık personelleri devleti oluşturmuyor mu? Kurşunlanan ambulanslar, darp edilen, saldırıya uğrayan  sağlık görevlileri devletin aracı ve personeli değil mi? İnsanları yaşatmaya çalışan, masumların can ve mal güvenlikleri için kendilerini tehlikeye atan, canlarını hiçe sayan güvenlik görevlileri devletin personeli değil mi?
            Kimse kendini kandırmasın; sözüm ona bildiri yayınlayan, imzalayan 1128 kişi hiçte iyi niyetli değildir! Eğer bu kişiler iyi niyetli olsalardı  önce gerçek suçlunun kim olduğuna bakarlar, emperyalist ağzı ile bildiri yazmazlardı. 31 senede gerçekleştirdiği 84 bin saldırı ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 6 bin 741 sivili katleden, 14 bin257 sivili yaralayan, milyarlarca dolarlık maddi zarar veren, okulları, sağlık ocaklarını, hastaneleri yakan eli kanlı örgüt saki sevgi kelebeği misali hiçbir şey yapmamış gibi gösterilmiştir.  Bunların hiç birisi göz önüne alınmazken, Türkiye Cumhuriyeti devleti sanki terörist gibi gösterilmiştir. Bunun adı sadece ihanettir! 1919 mütareke aydınlarının ağzıdır bu ağız!  
            Türkiye Cumhuriyeti devletinin milli sınırları içerisine sözüm ona tarafsız gözlemci çağırmaktadır bu zevat. Neden? Güya taraflar arasında çatışma ve insan hakları ihlalleri ile alakalı olarak ulusla ve uluslar arası gözlemciler gelip rapor hazırlayacaklar… Aslına bakarsanız olay son derece zekice hazırlanmış bir kurgu; önce terör örgütü taraf olarak gösterilip, legal bir hüviyet kazandırılacak, ardından konfederatif çözüm için terör örgütü masaya oturtulacak! Bak bak bak! Harbi bunlar bayağı zeki diyorum kendimce. Ama bir de bakıyorum daha bunların yazılarının mürekkebi kurumadan  Noam Chomsky, Judith Butler, Etienne Balibar ve David Harvey gibi 355’i aşkın uluslararası isim yeni bir bildiri yayınlıyorlar! Türkiye Cumhuriyeti devletini kürt halkına karşı katliamcı gibi gösteren bu bildiride ayrıca devletimiz İŞID terör örgütüne destek vermekle suçlanıyor!  Basit gibi görünüyor değil mi? Birkaç akademisyen bildiri yayınlıyor, ardından devlet katından yükselen tepkilere karşın meşhur yabancılar yeni bir bildiri ile Türkiye Cumhuriyetini suçlayarak burada bildiri yayınlayanlara destek oluyorlar!  Ardından daha bu şoku atlatamadan ABD dışişleri sözcüsü bir açıklama ile bildiri yayınlayan öğretim görevlileri ile alakalı yapılan işlemleri rahatsız edici bir trend olarak gördüklerini açıklıyordu. Daha büyük elçinin tweetleri gündemde iken birde ABD dışişleri bakanlığı sözcüsü çıkıyordu.
            Gerçekten de son zamanlarda stratejik müttefikimiz(!) ABD ne hikmetse gerek orta doğuda ve gerekse uluslar arası arenada açık bir biçimde Türkiye'nin aleyhine olan eylemlerde bulunur oldu. Belki ben fazlaca şüpheciyim ama, hakikaten bakıldığı zaman ABD'nin gerek Irak'ta konuşlanan Türk askeri birliği ve gerekse Suriye politikasında hep Türkiye'yi karşısına aldığını görüyoruz. Önce Başika'da askerimizi çekmemizi söylüyorlar, ardından terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı PYD'nin terörist olmadığını söylüyorlar… Rusya ile ortaya çıkan krizde bunun Türk ve Rus devletlerinin sorunu olduğunu söylüyorlar. Sevsinler sizin müttefikliğinizi!
            Bundan önceki yazılarımda defaatle belirttiğim gibi; orta doğu coğrafyasında güçlü bir Türkiye hiçbir ülkenin yada gücün istediği bir şey değildir. Bunun için ellerinden geleni yapmaktan geri durmayacaklardır. Sanmayın ki düşmanlarımız tek bir cepheden saldırmaktadır ve sanmayın ki merttirler! Asla! Çünkü onlar; amaca ulaşmak için her yolu ve çareyi kullanmayı mubah saymaktalar.  Her yolu denemekten geri durmayacaklardır. 1922 de ters yüz edilip gönderildikleri Anadolu ve Trakya hayalinden hiçbir vakit caymış değillerdir. Atatürk ve dava arkadaşları yüzünden sadece biraz ara verdiler. Şimdilerde maşa olarak kullandıkları PKK terör örgütü ile bu hayallerini gerçekleştirmenin peşindeler.
             PKK dün Ayn El Arab'da yaptığını bu gün Cizre'de, Nusaybin'de, Sur'da ve Silopi'de yapmaya çalışıyor. Karşısında kararlılıkla hareket eden Türk güvenlik birimleri olunca da eğitimli destekçilerinden yardım istiyor!  PKK bitme noktasına gelmiştir. Çünkü halk desteği yoktur! Halk bunların kanlı yüzlerini, birilerinin maşası olduklarını görmüştür.  Yıllarca halka özgürlük savaşçıları yalanı ile kendilerini maskelemeye çalışan terör örgütü ve yandaşları hakikatte eli kanlı bir maşa olduklarını halka göstermiştir. PKK sadece bu şehirlerde değil, yuvalanmaya çalıştığı her yerde gerçek yüzünün gösterdiği için halk desteğini yitirmiştir. 1128 kişi yayınladıkları bildiri  ile PKK'ya moral destek olma çabasındadırlar.
            Halkımız,  devletimizin kendisi için yaptığı hastaneleri roketleyen, okulları ve ambulansları yakan, görevi sadece cehaletle savaşmak, körpe beyinleri aydınlatmak olan öğretmenleri, can kurtarmak olan sağlık personellerini öldüren, darp eden, tehdit eden eli kanlı PKK terör örgütünün gerçek yüzünü görmüştür. PKK çıkar savaşı için kullanılan bir tetikçiden, kiralık katilden başka bir şey değildir. Her ay düzenli olarak maaşları hesaplarına yatan PKK sever 1128 kişi; biraz insaf sahibiyseniz çıkın bu halktan özür dileyin! Geri gelmez ama; 5 aylık İrem, 1 yaşındaki Ecrin, 5 yaşındaki Efe PKK terörünün alkışlanmadığını görünce şehit ruhları belki bir nebze olsun huzur bulur.
            Şunu unutmayın; kim ne imzalarsa imzalasın; son imzayı TÜRK MİLLETİ atar! Bu vatan hamasi nutuklar ile kuru boş imzalarla değil, devletine ve milletine sadakatle bağlı, dürüst ve namuslu  çalışanların sayesinde mamur olacaktır!
           

            
           
            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder