1128
akademik unvan sahibi kişi bir bildiri yayımladılar. "Bu suça ortak olmayacağız!" diyerek. Canları öyle
istemiş muhteremlerin, suça ortak olmayacaklarını söylerken, suçun ortasına
oturmuşlar. Hepsine de aferin, hem de en kocamanından!
Demokratik
bir ülkede fikrini açıklamak hiçbir zaman suç değildir. Demokrasi çerçevesinde
fikrinizi beyan edersiniz. beğenilir yada beğenilmez. Bu, o fikri dinleyecek
olanların bileceği bir iştir. Ancak;
fikir beyan ediyorum diyerek yasaları hiçe saymak, suçlu ile masumu aynı kefeye
koymak ve hatta daha korkunç bir şekilde; suçluyu masum, masumu suçlu ilan
etmek evvel emirde vicdanları yaralar. Bunun ne beşeri hukukta, ne de sosyal
yaşamda hiçbir şekilde yeri yoktur! Katil ile maktulü bir tutmanın açıklaması
acaba hangi hukuk teriminde vardır? Öleni, yaşam hakkı elinden alınanı suçlamak
hangi aklın ve vicdanın eseridir? Gerçekten aklın almayacağı şeyler bunlar.
Türkiye
Cumhuriyeti devleti vatandaşlarının can, mal ve hürriyetlerinin korunmasından
birinci dereceden sorumludur. Hele ki bu sorumluluk kendi egemenlik haklarının
olduğu bu topraklarda mecburiyettir. Dünyanın neresine giderseniz gidin, hangi
ülkesine bakarsanız bakın, bütün devletlerin ortak sorumluluğudur
vatandaşlarının can ve mal güvenlikleri. 1984 ten bu yana ülkemizde yaşayan
vatandaşlarımızın canına kast eden, her türlü hürriyetten yoksun bırakmaya
çalışan, devlet otoritesini ve milli birliği hiçe sayan terör örgütüne herhalde
yaptıklarından dolayı hesap sorulacak, yok etmek istedikleri devlet otoritesi
tesis edilecektir. Hal böyleyken sanki
bu gün Silopi'de, Cizre'de, Sur'da yaşananları sanki devletin suçu gibi
göstermek neyin ifadesidir? Fikir özgürlüğümüdür? Yoksa askeri, lojistik ve
moral çöküntü içindeki bölücü PKK terör örgütüne moral sağlamak mıdır? Açıklamada
geçen "Devletin başta kürt halkına olmak üzere bölge halklarına uyguladığı
katliam ve bilinçli sürgün" sözünden kasıt nedir sizce? Bu cüreti nereden
almaktadır bu şahıslar? Devlet diye adlandırdıkları Türkiye
Cumhuriyeti sadece asker ve polis demek
midir? Orada görev yapan ve terör örgütünün hedefinde olan memurlar,
öğretmenler, doktorlar, sağlık personelleri devleti oluşturmuyor mu? Kurşunlanan
ambulanslar, darp edilen, saldırıya uğrayan
sağlık görevlileri devletin aracı ve personeli değil mi? İnsanları
yaşatmaya çalışan, masumların can ve mal güvenlikleri için kendilerini
tehlikeye atan, canlarını hiçe sayan güvenlik görevlileri devletin personeli
değil mi?
Kimse
kendini kandırmasın; sözüm ona bildiri yayınlayan, imzalayan 1128 kişi hiçte
iyi niyetli değildir! Eğer bu kişiler iyi niyetli olsalardı önce gerçek suçlunun kim olduğuna bakarlar,
emperyalist ağzı ile bildiri yazmazlardı. 31 senede gerçekleştirdiği 84 bin
saldırı ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 6 bin 741 sivili katleden, 14 bin257
sivili yaralayan, milyarlarca dolarlık maddi zarar veren, okulları, sağlık
ocaklarını, hastaneleri yakan eli kanlı örgüt saki sevgi kelebeği misali hiçbir
şey yapmamış gibi gösterilmiştir. Bunların hiç birisi göz önüne alınmazken,
Türkiye Cumhuriyeti devleti sanki terörist gibi gösterilmiştir. Bunun adı
sadece ihanettir! 1919 mütareke aydınlarının ağzıdır bu ağız!
Türkiye
Cumhuriyeti devletinin milli sınırları içerisine sözüm ona tarafsız gözlemci
çağırmaktadır bu zevat. Neden? Güya taraflar arasında çatışma ve insan hakları
ihlalleri ile alakalı olarak ulusla ve uluslar arası gözlemciler gelip rapor
hazırlayacaklar… Aslına bakarsanız olay
son derece zekice hazırlanmış bir kurgu; önce terör örgütü taraf olarak
gösterilip, legal bir hüviyet kazandırılacak, ardından konfederatif çözüm için
terör örgütü masaya oturtulacak! Bak bak bak! Harbi bunlar bayağı zeki diyorum
kendimce. Ama bir de bakıyorum daha bunların yazılarının mürekkebi kurumadan Noam
Chomsky, Judith Butler, Etienne Balibar ve David Harvey gibi 355’i aşkın
uluslararası isim yeni bir bildiri yayınlıyorlar! Türkiye Cumhuriyeti devletini
kürt halkına karşı katliamcı gibi gösteren bu bildiride ayrıca devletimiz İŞID
terör örgütüne destek vermekle suçlanıyor! Basit gibi görünüyor değil mi? Birkaç
akademisyen bildiri yayınlıyor, ardından devlet katından yükselen tepkilere
karşın meşhur yabancılar yeni bir bildiri ile Türkiye Cumhuriyetini suçlayarak
burada bildiri yayınlayanlara destek oluyorlar!
Ardından daha bu şoku atlatamadan ABD dışişleri sözcüsü bir açıklama ile
bildiri yayınlayan öğretim görevlileri ile alakalı yapılan işlemleri rahatsız
edici bir trend olarak gördüklerini açıklıyordu. Daha büyük elçinin tweetleri
gündemde iken birde ABD dışişleri bakanlığı sözcüsü çıkıyordu.
Gerçekten
de son zamanlarda stratejik müttefikimiz(!) ABD ne hikmetse gerek orta doğuda
ve gerekse uluslar arası arenada açık bir biçimde Türkiye'nin aleyhine olan
eylemlerde bulunur oldu. Belki ben fazlaca şüpheciyim ama, hakikaten bakıldığı
zaman ABD'nin gerek Irak'ta konuşlanan Türk askeri birliği ve gerekse Suriye
politikasında hep Türkiye'yi karşısına aldığını görüyoruz. Önce Başika'da
askerimizi çekmemizi söylüyorlar, ardından terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı
PYD'nin terörist olmadığını söylüyorlar… Rusya ile ortaya çıkan krizde bunun
Türk ve Rus devletlerinin sorunu olduğunu söylüyorlar. Sevsinler sizin
müttefikliğinizi!
Bundan önceki yazılarımda defaatle
belirttiğim gibi; orta doğu coğrafyasında güçlü bir Türkiye hiçbir ülkenin yada
gücün istediği bir şey değildir. Bunun için ellerinden geleni yapmaktan geri
durmayacaklardır. Sanmayın ki düşmanlarımız tek bir cepheden saldırmaktadır ve
sanmayın ki merttirler! Asla! Çünkü onlar; amaca ulaşmak için her yolu ve
çareyi kullanmayı mubah saymaktalar. Her
yolu denemekten geri durmayacaklardır. 1922 de ters yüz edilip gönderildikleri
Anadolu ve Trakya hayalinden hiçbir vakit caymış değillerdir. Atatürk ve dava
arkadaşları yüzünden sadece biraz ara verdiler. Şimdilerde maşa olarak
kullandıkları PKK terör örgütü ile bu hayallerini gerçekleştirmenin peşindeler.
PKK dün Ayn El Arab'da yaptığını bu gün
Cizre'de, Nusaybin'de, Sur'da ve Silopi'de yapmaya çalışıyor. Karşısında
kararlılıkla hareket eden Türk güvenlik birimleri olunca da eğitimli
destekçilerinden yardım istiyor! PKK bitme noktasına gelmiştir. Çünkü halk
desteği yoktur! Halk bunların kanlı yüzlerini, birilerinin maşası olduklarını
görmüştür. Yıllarca halka özgürlük
savaşçıları yalanı ile kendilerini maskelemeye çalışan terör örgütü ve
yandaşları hakikatte eli kanlı bir maşa olduklarını halka göstermiştir. PKK
sadece bu şehirlerde değil, yuvalanmaya çalıştığı her yerde gerçek yüzünün
gösterdiği için halk desteğini yitirmiştir. 1128 kişi yayınladıkları bildiri ile PKK'ya moral destek olma çabasındadırlar.
Halkımız, devletimizin kendisi için yaptığı hastaneleri
roketleyen, okulları ve ambulansları yakan, görevi sadece cehaletle savaşmak,
körpe beyinleri aydınlatmak olan öğretmenleri, can kurtarmak olan sağlık
personellerini öldüren, darp eden, tehdit eden eli kanlı PKK terör örgütünün
gerçek yüzünü görmüştür. PKK çıkar
savaşı için kullanılan bir tetikçiden, kiralık katilden başka bir şey değildir.
Her ay düzenli olarak maaşları hesaplarına yatan PKK sever 1128 kişi; biraz
insaf sahibiyseniz çıkın bu halktan özür dileyin! Geri gelmez ama; 5 aylık
İrem, 1 yaşındaki Ecrin, 5 yaşındaki Efe PKK terörünün alkışlanmadığını görünce
şehit ruhları belki bir nebze olsun huzur bulur.
Şunu unutmayın; kim ne imzalarsa imzalasın;
son imzayı TÜRK MİLLETİ atar! Bu vatan hamasi nutuklar ile kuru boş imzalarla
değil, devletine ve milletine sadakatle bağlı, dürüst ve namuslu çalışanların sayesinde mamur olacaktır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder