2 Ocak 2016 Cumartesi

DOSTLARIMIZIN KABUSU: BÜYÜK TÜRKİYE

29 Aralık günü Alman  gazetesi Süddeutsche Zeitung internet sitesinde Mike Szymanski isimli gazetecinin bir haber yorumu yayınlanıyor. Tamamıyla taraflı ve ülkemize kin kusan bu haber yorum Almanya'nın Sesi (Deutsche Welle) isimli medya kuruluşunda da basın özeti şeklinde yayınlanıyor. Bütün Türkiye basınını (Türk değil, Türkiye! Türk olsaydı bu ayrıntıyı kimse atlayamazdı!) taradım ve bu haber ile alakalı tek bir yazarın yorumuna rastlayamadım. Sadece Cumhuriyet gazetesinde rastladım habere. Ancak anlı şanlı kalemşörlerimizden tek bir yorum yoktu! Belki gözümden kaçtı, belki de gerçekten yoktu!
            Neydi peki bu haber yada yorum? "Silahlı çatışmalar 1984'ten beri devam ediyor. 40 bin insan öldü. Çözümün şiddet olmadığı kanla kanıtlanıyor. Ve şiddet buna rağmen son bulmuyor. Kulağa ne denli acı gelse de devlet ülkenin güneydoğusunu defterden silmiş gibi görünüyor. Mazlum bölgenin ülkenin kalkınmasına bir katkısı yok. Modern Türkiye'nin yaşam duygusundan hiçbir şey Kürt bölgesine ulaşmış değil. Hükümetin operasyonlara gerekçe olarak ülkenin birliğini koruma çabasını göstermesi ise laf-ı güzaf. Türkiye çoktan bölünmüş bir ülke.”  
            Bir gazeteci ancak bu kadar taraflı ve bu kadar düşmanlık ve kin dolu bir haber yapabilirdi! Sanki herr Szymanski yıllardır bu ülkede yaşamakta, sanki 1984 den beri Güneydoğu ve Türkiye'yi çok iyi bilmekte, ve sanki çatışmaların tarafı gibi kaleme almaktadır! İşin garip olan tarafı bu beyefendinin tevellüdü daha 1977… Bize göre çocuk yani. Peki bu gazetecinin Türkiye aşkı nereden geliyor?  Bu beyefendi 2015 yılından itibaren çalıştığı Süddeutsche Zeitung gazetesinin Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs muhabirliğini yapıyor. Türkiye'yi ne kadar tanıdığı ise meçhul.
            Sayın okurlarım; bendeniz yıllarca ülkemizin doğu ve güneydoğusunda bulunmuş birisiyim. Yani birileri gibi Boğazda oturup Tendürekleri, Şehidanları, Gabarı, Ciloyu, Satı, Buzulu, Zagrosları yazan birisi değilim. Bu garip acizane,  bu yerleri birer birer gitmiş, görmüş ve yaşamış biridir. Yıllarca "Dövlet bize bahmir!" diyenlerin aslında en çok devlet imkanlarından yararlanan kişiler olduğunu, devletin memuru, amiri, askeri ve polisi ile gece gündüz hiç dur durak bilmeden halka hakikaten hizmet götürmeye çalıştığını, bu uğurda can verdiklerini bu Alman gazetecisinden çok daha iyi  bilen ve yaşayan birisiyim.
            Yıllarca iktidara gelen bütün siyasi partiler hükümet ettikleri sürece ilk evvel doğu ve güneydoğu bölgelerine yapılacak devlet hizmetlerini, yatırımları ön plana çıkartmışlar, bu bölgelere katrilyonlar dökülürken yanı başımızda pek çok köyümüz su, elektrik, asfalt, ve kanalizasyona kavuşmayı beklemek zorunda kalmıştır.  Benim milletim üleşmeyi bilir. Mazluma sahip çıkmayı, bir dilim ekmeği, bir yudum suyu paylaşmayı bilir. 1991 de Irak'ın kuzeyinden gelenlere nasıl kucak açtığımızı bizzat şahidi olarak ben bilirim. Huduttaki askerlerimizin mataralarındaki suyu, çantalarındaki peksimeti nasıl paylaştıklarını gözlerimle görmüş birisiyim. Şimdi Suriyelilere Türk Milletinin nasıl kucak açtığını gören birisiyim. Öyleyse bu kadar alicenap bir millet nasıl olurda aynı siperde harp ettiği, kız alıp kız verdiği, durduğu kıblesi bir, inandığı din bir, beraber gülüp, beraber ağladığı kardeşine ayrımcılık eder? benim milletim hiçbir zaman ülkenin doğu ve güneydoğusunda yaşayanları el gibi görmemiştir. Kendi öz kardeşi olduğunu bilir ve böyle de bilinmesini ister.
            Herr Szymanski kürt bölgesine yatırım yapılmıyor demekte. Bendenizde "Sen halt emişsin bayım!" demekteyim. Çünkü 2002 yılından 2015 yılına kadar ülkede devlet tarafından yapılan toplam yatırımın %23 ü Syzmanski efendinin kürt bölgesi dediği doğu ve güneydoğu bölgelerine yapılmış! Türkiye'de yedi coğrafi bölgenin olduğu ve en az vergi katkısının bu bölgeler olduğu düşünülürse, ülke genelinde yapılan toplam 462,8 Milyar TL olarak yapılan yatırımın 105,4 milyar lirası bu bölgeye yapıldıysa, ben kusura bakmayın ama yine "Sen halt emişsin bayım!"derim. Türkiye Cumhuriyeti devleti basit yorumlarla, basit haberlerle yıkılacak bir devlet değildir elbette. Yapılan yatırımlar, vatandaşlara verilen hizmet sırf bir Alman gazeteci yok dedi diye yok olmaz, ancak sinek ne kadar küçük olursa olsun mide bulandırır! Hele hele böyle bir yorum 30 dilde TV, Radyo ve İnternet haber portalı ile yayın yapan DW (Deutsche Welle- Almanyanın Sesi) kanalında yayınlanırsa ne olur sizce? Tek bir cevap verilir bu soruya; Almanya silah ile PKK'nın başaramadığını psikolojik harp ile başarmak telaşında! Bunun içinde her türlü yolu denemekte. Son zamanlarda DW kanalında ne hikmetse Irak ve Türkiye arasında kurulacak bir kürt devletinin sık sık analizi yapılmakta. Almanlar bu konuda çok iştahlılar. Neden olmasınlar ki; 1914'de alamadıklarını şimdi almak istiyor olamazlar mı?
            Kimse kalkıp da Almanya'nın Türkiye'nin müttefiki olduğunu iddia etmesin. Eğer yanılır şaşarda birileri bu iddia ile gelirse benim verilecek cevabım hazırdır; hadi oradan! Almanya devleti ne imparatorluk döneminde, ne de diğer cumhuriyetler döneminde Türkiye'nin parçalanması fikrinden asla caymamış, her fırsatta bunu değerlendirmenin yollarını aramıştır. Daha Alman birliğini yeni sağladığı yıllarda bile meşhur şansölyeleri Bismarck Osmanlı İmparatorluğunun parçalanarak Avrupalı müttefikleri arasında paylaşılmasını istiyordu! Hatta öyle ki Bismarck bütün yakın doğu politikasını bunun üstüne kurmuştur. Türkiye'nin birinci paylaşım savaşına girmesi her ne kadar Enver, Talat ve Cemal beylerin dahiyane(!) yönetimleri neticesinde görülse de gerçekte Almanların yıllardan beri sürdürdükleri bir politikanın neticesindedir. Eğer Almanya harbi kazanmış olsaydı, sanmayın ki Osmanlı topraklarından çıkacaktı! Theobald von Bethmann Hollweg adlı asker kökenli Alman şansölyesinin düşüncesi hiçte dostane değildi. Sanmayın ki Adolf Hitler Türkiye'yi dost gördüğü için saldırmadı. Hitler,   Sovyetler Birliği içindeki Türklerin varlığından ve  aynı zamanda Türk ordusunu biraz tanıdığı için uzak durdu. Ancak Sovyetleri fethetmiş olsaydı, sırada mecburen Türkiye olacaktı! Çünkü Irak ve Arap petrollerinin önünde Türkiye bir mania olarak duramazdı!
            Bu gün bakıldığında Almanya önümüzdeki 250 yılı şekillendirme kaygısındadır. Almanların en büyük hayali dün kaçırdıkları treni bu gün yakalamaktır. Dün Osmanlı ile inemedikleri yakın doğuyu bu gün ele geçirmek çabasındadır bayan Merkel ve kurmayları. Ancak bu hiçte kolay olmayacaktır. Çünkü diğer egemen devletlerinde olduğu gibi bu pembe düşlerinin önünde Türkiye engeli vardır. Bölgede istikrarlı, halkı ile barışık, demokratik, çağdaş ve laik Türkiye emperyalistlerin en büyük kabusudur. Bu nedenle müttefik gördüğümüz yada öyle bildiğimiz emperyaller bu ülkenin birlik ve bütünlüğünün bozulması için her türlü yolu denemektedir. Yukarıdaki yazının amacıda psikolojik olarak ordumuzu ve güvenlik güçlerimizi çökertmek, demoralize etmektir! Çünkü onların beklentileri gerçekleşmemiş, Türk ordusu yenilmemiştir! Unutmayın; ordumuz yenilmeden kimse cumhuriyetimize ve milletimize kast edemeyecektir.  Çünkü " Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve yeteneğinin,Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir. Ordumuz,Türk topraklarının ve Türkiye ülküsünü gerçekleştirmek için harcamakta olduğumuz sistemli çalışmaların yenilmesi İmkânsız güvencesidir." M.K.Atatürk-1937
            Birileri pembe hülyalara dalabilirler; kimseye sözümüz olmaz. Ancak; mevzu Türkiye ve Türk Milleti olunca, o pembe hülyaları kabusa çevireceğimizden kimsenin şüphesi olmasın!
            Bu gün sadece Almanya'nın değil, müttefikimiz gibi görünen bütün batı ülkelerinin kabusu Büyük Türkiye'dir. Bunu başarmakta çok zor değildir. Rahmetli Prof. Dr.Oktay Sinanoğlu hocamızın buyurduğu gibi; Adriyatikten Çin seddine nasıl tek bir dil, yani Türkçe bizi götürüyorsa, Türk Birliğini kurmakta hayal değildir! İşte Avrupa, Amerika, Rusya, Çin ve bilimum dostlarımızın(!) ortak kabusu budur!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder