12 Mayıs 2016 Perşembe

PERDENİN ARKASINDAKİ GÖLGELER


            Uzun ve meşakkatli bir yoldur bu, bazen yapayalnız kalırsın, bazen bıkar usanırsın. Ancak bir kere bulaşmışsındır. Sen istesen de o seni bırakmaz bir daha. Çok zaman evde çocuklarını bile göremezsin, çok zaman yemek yemeyi bile unuttuğun olur. İlk yola çıkarken bin bir ümit ve şevkle gelenlerin gün gelip seni yarı yolda bırakıp gittiklerini görürsün.  Umutsuzluğa düşmez, ama kırılırsın. En çok da bu yorar ve en çok da bu yaralar ya seni… Yine de vazgeçip dönemezsin!
            Birileri makam mevki sahibi olur. Merdiven misali kullanırlar seni. Basamak olursun, yeter ki orada bizden birileri bulunsun dersin. Gün gelir en cevval darbeyi de basamak olup yükselttiklerinden yersin. Üzerine basıp çıkanlar seni tanımaz, görmez. Yolda selam vermesin, bir şey talep eder diye yollarını değiştirenler olur ya; en çok da bu zoruna gider… Kimse bilmez içindeki yürek yangınını. Bilenlerinde işine gelmez zaten. Çoğu kez deli gözüyle bakılır sana. Evin bile yoktur, el kiralarında sürünürsün. Aldığın üç beş kuruşu da bu yolda harcar, aybaşını kardeşlerinden aldığın borçla getirmeye çalışırsın. Ağabeylerin, ablaların bile kızar bu haline, “Kim için koşuyorsun, kime hizmet ediyorsun. Otur, çekil artık bir köşeye. Bak evin bile yok!” derler sana… kızamazsın onlara, haklılardır sonuçta. Kim ne derse desin, kim ne söylerse söylesin, dönemezsin yolundan. Bir kere girmişsindir bu yola. “Ben yokum!” desen de bırakmazlar yakanı. Çünkü adın olmuştur artık: DAVA ADAMI!
            Türkiye’de ilk kurulan Yörük Türkmen dernekleri yıllarca isimlerini duyurmanın, davalarını anlatmanın gayreti içerisinde oldular. Amaçları unutulmaya yüz tutmuş Yörük Türkmen hayatının gelecek nesillere iletilmesi, moda akımlar ile yok olmaya yüz tutmuş Türkün özü olan bu yaşam kültürünü kurtarmak olan dernekler gereken ilgiyi ne yazık ki göremediler. Bu gün sayıları yüzlerle ifade edilen bu derneklerin hala en büyük sorunu; gerek yerel yönetimlerden ve gerekse devlet ricalinden ilgi ve alakayı görememek, kendilerini tam anlamıyla ifade edememektir. Tabidir ki bunun en büyük nedeni Yörük Türkmen derneklerinin kuruluş amacının tam olarak anlaşılamamış olmasıdır. Oysa bu derneklerin ya da vakıfların tek bir amacı vardır, yukarıda da zikrettiğim gibi Yörük Türkmen kültürünü araştırmak, yaşatmak ve gelecek nesillere ulaştırmak!
            İnsanların beyninde oluşan bir algı var ki, tam evlere şenlik. Sözüm ona Yörük Türkmen Derneği dediğinizde akıllarına ne hikmetse hep Yörük göçleri, festivaller ya da şenlikler, şölenler gelmekte. Bir Allah’ın kulunun aklına da kaybolan kültürümüz, yitip giden gelenek ve göreneklerimiz gelmiyor. Oysa tehlike çok büyük. Hem de düşünülenden çok daha büyük! Bu gün gençlik bilmem nereli bir pop sanatçısının yedi göbek atasını bilirken, Dede Korkut’un kim olduğunu bilmemektedir! Sokak röportajında “Hunlar ile vize kalktı, haberiniz var mı?” diye sorulduğunda “Ne kadar güzel!” diyerek sözüm ona memnuniyetini ifade ederken cehaletini gözler önüne seren bir gençlik var.  Hun İmparatorluğunun tarihte kurulmuş bir Türk devleti olduğunu bilmeyen ve kendilerine Türk Gençliği diyen güruha Cumhuriyeti ve Milleti nasıl emanet edeceksiniz? Bu ülkenin ve devletin yoktan var edildiğini geleceğin teminatı dediğiniz çocuklarınıza nasıl anlatacaksınız? Türk Milletinin göçebe değil, göç eden bir millet olduğunu, binlerce senelik bir kültürün sahibi olduğunu, tarihte 138 devlet kurmuş teşkilatçı bir millet olduğunu, milletinin yüksek kültürü ve ahlakı ile bu gün pek çok millete ve devlete örnek olduğunu nasıl izah etmeyi düşünüyorsunuz?
            Televizyon, internet, moda kıskacında kalan çocuklarımıza ve gençliğimize bu kültürün anlatılması ve yaşatılabilmesi için bir avuç gözü kara insan gece gündüz emek harcamakta, ter dökmekteler. Bu insanlar bir şeyin çok iyi farkındalar; görsel anlatım pek çok anlatım şeklinden çok daha etkili ve akılda kalıcıdır. Bu nedenle düzenlenen Yörük Türkmen göçleri, kültürel ve geleneksel adetlerin anlatıldığı tiyatro ve gösteriler, ulusal anlamda isim yapmış ses sanatçılarının konserleri hep bu kültürün anlatılması ve yaşatılması amacını taşımaktadır. Daha dün gibi kısa sayılacak bir süre öncesine kadar gündelik olarak yaşanan pek çok adet, gelenek ve görenek unutulmuştur. Bu nedenle gençliğe ve özellikle çocuklara verilen bu görsel mesajın anlatılabilmesi ve ilgisini çekebilmek için meşhur sanatçılardan yararlanılmaktadır. Yani yapılan tüm etkinliklerin çok önemli amaçları vardır.  Bütün bunlar yapılırken ortaya konulan emek ve alın teri için bu insanlar acaba nasıl bir karşılık almaktadır hiç merak ettiniz mi? Nereden ve nasıl bir karşılık almaktadır bu insanlar? Kaç paraya yapmaktadır bu işleri? Hangi villalarda oturmakta, kaç uçağı, kaç yatı, kaç lüks arabası vardır bu insanların? Öyle ya, bir anda 15-20, hatta 250 bin insanı bir araya getiren bu kişiler hangi şatafatlı hayatın içinde yaşamaktadırlar, değil mi? Milyon liralara mal olan şölen ve festivalleri yapanlar elbette çok zengin olmalıdır. Elbette bundan rant sağlamalıdır….
            Kazın ayağı hiçte öyle değil sevgili okurlarım. Bugün Yörük Türkmen derneklerinin başkanı olan çoğu insan inanın ev sahibi bile değiller! Bu kültürün yaşatılması için gece gündüz çaba harcayan cefakar dernek başkanlarının bir çoğu ya babasından, anasından kalma evlerde, ya da kirada oturuyorlar. Pek çoğu ya emekli veya asgari ücretli bir işte çalışıyorlar. Bir kaçı ise kendine ait iş yeri olan kişiler ve sırf dernek işleri yüzünden işleri bozulan başkanlar var. Elbette çıkılan yol zorlu, zorlu olduğu kadar uzun bir yol! Öyle ki belki siz bile göremezsiniz yolun sonunun nereye vardığını. Ancak vazgeçme gibi bir şeyinizde olamaz. Çünkü yol ne kadar uzun ve meşakkatli olsa da hedefe varmak, siz ölseniz bile yol arkadaşlarınız tarafından bayrağın hedefe dikilmesi gerekir.
            Bu gün Türkiye’de kurulu Yörük Türkmen derneklerinin hepsinin tek bir amacı vardır; Türk Milletinin varlığı ve bekası için çalışmak! Bunun için de gece ve gündüz demeden, makam, mevki gözetmeden bütün insanlarımızı kucaklamak, dertlerine çare olmak için koşuşturur bir avuç insan. Dedik ya, seveni olduğu kadar sevmeyeni de olacaktır bu kutlu davanın. İnsanlar bilmeyecektir cebinizde bir çorba parası bile olmadığını. Onların hiç birisi farkında bile olmayacaktır, biricik kızınız ateşler içinde yatarken Türk Cumhuriyetlerinden gelen çocuklara yurt bulmak için yağmur altında yürüdüğünüzü.  Kimsenin umurunda olmayacaktır, Bayır Bucak’tan gelen bir Türkmen çocuğunun  karnını doyurmak için arkadaşınızdan ödünç aldığınız son beş lirayı harcadığınızı. Yardım toplamak için kampanya açtığınızda en yakınızdakilerin iftiralarına maruz kaldığınızı da bilmeyecektir insanlar. Sırf bu kültür yaşasın diye “Arap eli öpmekle Arap olunmaz!” deyip kapı kapı üç kuruş toplamak için koşuşturduğunuzu da bilmeyecektir insanlar. Ama ne yapacaklardır? Eleştirecekler, yapmadıklarınızı yaptı, yaptıklarınızı yapmadı diyeceklerdir. Falan partinin güdümüne girdi, filan başkanın emrine girdi diyeceklerdir. Aslında hepsi de bilir Yörük Türkmen derneklerinin partiler üstü bir kimliği olduğunu. Hepsi de çok iyi farkındadır, bu derneklerin tek amacının Türk kültürünün yaşaması için çalıştığını. Ama işlerine gelmez, bilirler ama bilmez gibi davranırlar. Çünkü beyaza kara sürmek kolaydır, ama marifet beyazı karaya boyamak değil, karayı bembeyaz edebilmektir!

            Aslına bakarsanız bu yazıyı kaleme alırken epey düşündüm. Çünkü sonu gelmeyen bir tartışmanın hedefi haline gelmek istemiyordum. Ancak görüyorum ki; hakikaten bu memlekette iş yapanlar cezalandırılıyor. Gönlüm razı gelmedi bir kişinin ve bir derneğin üzerine bu kadar gidilmesine. Sırf hakikatlerin ortaya çıkması, birilerinin gerçeklerin ne olduğunu bilmesi için yazmak zorunda kaldım.  Perdenin arkasındaki gölgelerin hakikatte kime yada kimlere ait olduğunun bilinmesi için yazdım. Yörük Türkmen derneklerinin kukla değil, kuklacı olduklarının bilinmesi için yazdım. Sürçü lisan ettiysem de sakın affetmeyin! Çünkü sadece ve sadece gerçekleri yazdım!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder