Uzun ve meşakkatli bir yoldur bu, bazen yapayalnız
kalırsın, bazen bıkar usanırsın. Ancak bir kere bulaşmışsındır. Sen istesen de
o seni bırakmaz bir daha. Çok zaman evde çocuklarını bile göremezsin, çok zaman
yemek yemeyi bile unuttuğun olur. İlk yola çıkarken bin bir ümit ve şevkle
gelenlerin gün gelip seni yarı yolda bırakıp gittiklerini görürsün. Umutsuzluğa düşmez, ama kırılırsın. En çok da
bu yorar ve en çok da bu yaralar ya seni… Yine de vazgeçip dönemezsin!
Birileri makam
mevki sahibi olur. Merdiven misali kullanırlar seni. Basamak olursun, yeter ki
orada bizden birileri bulunsun dersin. Gün gelir en cevval darbeyi de basamak
olup yükselttiklerinden yersin. Üzerine basıp çıkanlar seni tanımaz, görmez.
Yolda selam vermesin, bir şey talep eder diye yollarını değiştirenler olur ya;
en çok da bu zoruna gider… Kimse bilmez içindeki yürek yangınını. Bilenlerinde
işine gelmez zaten. Çoğu kez deli gözüyle bakılır sana. Evin bile yoktur, el
kiralarında sürünürsün. Aldığın üç beş kuruşu da bu yolda harcar, aybaşını
kardeşlerinden aldığın borçla getirmeye çalışırsın. Ağabeylerin, ablaların bile
kızar bu haline, “Kim için koşuyorsun, kime hizmet ediyorsun. Otur, çekil artık
bir köşeye. Bak evin bile yok!” derler sana… kızamazsın onlara, haklılardır
sonuçta. Kim ne derse desin, kim ne söylerse söylesin, dönemezsin yolundan. Bir
kere girmişsindir bu yola. “Ben yokum!” desen de bırakmazlar yakanı. Çünkü adın
olmuştur artık: DAVA ADAMI!
Türkiye’de ilk kurulan Yörük Türkmen dernekleri yıllarca
isimlerini duyurmanın, davalarını anlatmanın gayreti içerisinde oldular.
Amaçları unutulmaya yüz tutmuş Yörük Türkmen hayatının gelecek nesillere
iletilmesi, moda akımlar ile yok olmaya yüz tutmuş Türkün özü olan bu yaşam
kültürünü kurtarmak olan dernekler gereken ilgiyi ne yazık ki göremediler. Bu
gün sayıları yüzlerle ifade edilen bu derneklerin hala en büyük sorunu; gerek
yerel yönetimlerden ve gerekse devlet ricalinden ilgi ve alakayı görememek,
kendilerini tam anlamıyla ifade edememektir. Tabidir ki bunun en büyük nedeni
Yörük Türkmen derneklerinin kuruluş amacının tam olarak anlaşılamamış
olmasıdır. Oysa bu derneklerin ya da vakıfların tek bir amacı vardır, yukarıda
da zikrettiğim gibi Yörük Türkmen kültürünü araştırmak, yaşatmak ve gelecek
nesillere ulaştırmak!
İnsanların
beyninde oluşan bir algı var ki, tam evlere şenlik. Sözüm ona Yörük Türkmen
Derneği dediğinizde akıllarına ne hikmetse hep Yörük göçleri, festivaller ya da
şenlikler, şölenler gelmekte. Bir Allah’ın kulunun aklına da kaybolan
kültürümüz, yitip giden gelenek ve göreneklerimiz gelmiyor. Oysa tehlike çok
büyük. Hem de düşünülenden çok daha büyük! Bu gün gençlik bilmem nereli bir pop
sanatçısının yedi göbek atasını bilirken, Dede Korkut’un kim olduğunu
bilmemektedir! Sokak röportajında “Hunlar ile vize kalktı, haberiniz var mı?”
diye sorulduğunda “Ne kadar güzel!” diyerek sözüm ona memnuniyetini ifade
ederken cehaletini gözler önüne seren bir gençlik var. Hun İmparatorluğunun tarihte kurulmuş bir
Türk devleti olduğunu bilmeyen ve kendilerine Türk Gençliği diyen güruha
Cumhuriyeti ve Milleti nasıl emanet edeceksiniz? Bu ülkenin ve devletin yoktan
var edildiğini geleceğin teminatı dediğiniz çocuklarınıza nasıl anlatacaksınız?
Türk Milletinin göçebe değil, göç eden bir millet olduğunu, binlerce senelik
bir kültürün sahibi olduğunu, tarihte 138 devlet kurmuş teşkilatçı bir millet
olduğunu, milletinin yüksek kültürü ve ahlakı ile bu gün pek çok millete ve
devlete örnek olduğunu nasıl izah etmeyi düşünüyorsunuz?
Televizyon, internet, moda kıskacında kalan çocuklarımıza
ve gençliğimize bu kültürün anlatılması ve yaşatılabilmesi için bir avuç gözü
kara insan gece gündüz emek harcamakta, ter dökmekteler. Bu insanlar bir şeyin
çok iyi farkındalar; görsel anlatım pek çok anlatım şeklinden çok daha etkili
ve akılda kalıcıdır. Bu nedenle düzenlenen Yörük Türkmen göçleri, kültürel ve
geleneksel adetlerin anlatıldığı tiyatro ve gösteriler, ulusal anlamda isim
yapmış ses sanatçılarının konserleri hep bu kültürün anlatılması ve yaşatılması
amacını taşımaktadır. Daha dün gibi kısa sayılacak bir süre öncesine kadar
gündelik olarak yaşanan pek çok adet, gelenek ve görenek unutulmuştur. Bu
nedenle gençliğe ve özellikle çocuklara verilen bu görsel mesajın
anlatılabilmesi ve ilgisini çekebilmek için meşhur sanatçılardan
yararlanılmaktadır. Yani yapılan tüm etkinliklerin çok önemli amaçları
vardır. Bütün bunlar yapılırken ortaya
konulan emek ve alın teri için bu insanlar acaba nasıl bir karşılık almaktadır
hiç merak ettiniz mi? Nereden ve nasıl bir karşılık almaktadır bu insanlar? Kaç
paraya yapmaktadır bu işleri? Hangi villalarda oturmakta, kaç uçağı, kaç yatı,
kaç lüks arabası vardır bu insanların? Öyle ya, bir anda 15-20, hatta 250 bin
insanı bir araya getiren bu kişiler hangi şatafatlı hayatın içinde
yaşamaktadırlar, değil mi? Milyon liralara mal olan şölen ve festivalleri
yapanlar elbette çok zengin olmalıdır. Elbette bundan rant sağlamalıdır….
Kazın ayağı hiçte öyle değil sevgili okurlarım. Bugün Yörük Türkmen derneklerinin başkanı
olan çoğu insan inanın ev sahibi bile değiller! Bu kültürün yaşatılması için
gece gündüz çaba harcayan cefakar dernek başkanlarının bir çoğu ya babasından,
anasından kalma evlerde, ya da kirada oturuyorlar. Pek çoğu ya emekli veya
asgari ücretli bir işte çalışıyorlar. Bir kaçı ise kendine ait iş yeri olan
kişiler ve sırf dernek işleri yüzünden işleri bozulan başkanlar var. Elbette
çıkılan yol zorlu, zorlu olduğu kadar uzun bir yol! Öyle ki belki siz bile
göremezsiniz yolun sonunun nereye vardığını. Ancak vazgeçme gibi bir şeyinizde
olamaz. Çünkü yol ne kadar uzun ve meşakkatli olsa da hedefe varmak, siz ölseniz
bile yol arkadaşlarınız tarafından bayrağın hedefe dikilmesi gerekir.
Bu gün Türkiye’de kurulu Yörük Türkmen derneklerinin
hepsinin tek bir amacı vardır; Türk Milletinin varlığı ve bekası için çalışmak!
Bunun için de gece ve gündüz demeden, makam, mevki gözetmeden bütün
insanlarımızı kucaklamak, dertlerine çare olmak için koşuşturur bir avuç insan.
Dedik ya, seveni olduğu kadar sevmeyeni de olacaktır bu kutlu davanın. İnsanlar bilmeyecektir cebinizde bir çorba
parası bile olmadığını. Onların hiç birisi farkında bile olmayacaktır, biricik
kızınız ateşler içinde yatarken Türk Cumhuriyetlerinden gelen çocuklara yurt
bulmak için yağmur altında yürüdüğünüzü.
Kimsenin umurunda olmayacaktır, Bayır Bucak’tan gelen bir Türkmen
çocuğunun karnını doyurmak için
arkadaşınızdan ödünç aldığınız son beş lirayı harcadığınızı. Yardım toplamak
için kampanya açtığınızda en yakınızdakilerin iftiralarına maruz kaldığınızı da
bilmeyecektir insanlar. Sırf bu kültür yaşasın diye “Arap eli öpmekle Arap
olunmaz!” deyip kapı kapı üç kuruş toplamak için koşuşturduğunuzu da
bilmeyecektir insanlar. Ama ne yapacaklardır? Eleştirecekler, yapmadıklarınızı
yaptı, yaptıklarınızı yapmadı diyeceklerdir. Falan partinin güdümüne girdi,
filan başkanın emrine girdi diyeceklerdir. Aslında hepsi de bilir Yörük Türkmen
derneklerinin partiler üstü bir kimliği olduğunu. Hepsi de çok iyi
farkındadır, bu derneklerin tek amacının Türk kültürünün yaşaması için
çalıştığını. Ama işlerine gelmez, bilirler ama bilmez gibi davranırlar. Çünkü beyaza
kara sürmek kolaydır, ama marifet beyazı karaya boyamak değil, karayı bembeyaz
edebilmektir!
Aslına bakarsanız bu yazıyı kaleme alırken epey düşündüm.
Çünkü sonu gelmeyen bir tartışmanın hedefi haline gelmek istemiyordum. Ancak
görüyorum ki; hakikaten bu memlekette iş yapanlar cezalandırılıyor. Gönlüm razı
gelmedi bir kişinin ve bir derneğin üzerine bu kadar gidilmesine. Sırf hakikatlerin
ortaya çıkması, birilerinin gerçeklerin ne olduğunu bilmesi için yazmak zorunda
kaldım. Perdenin arkasındaki gölgelerin
hakikatte kime yada kimlere ait olduğunun bilinmesi için yazdım. Yörük Türkmen
derneklerinin kukla değil, kuklacı olduklarının bilinmesi için yazdım. Sürçü
lisan ettiysem de sakın affetmeyin! Çünkü sadece ve sadece gerçekleri yazdım!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder