22 Nisan 2015 Çarşamba

KÜLLERİNDEN DOĞANLAR

238 sene cepheden cepheye koşan, birilerinin sefahati için sefalet içinde can veren, bir zamanların en zengin ve müreffeh halkı iken fakirliğe mahkum edilen bir millet…öte yanda Arap çöllerinde, Allahüekber Dağlarında, Çanakkale’de ve adını bile duymadıkları Galiçya’da Türk Milletinin evlatları sarı ekin başağı gibi dökülürken  küpünü dolduranlar.
Emperyalistlerin yüzlerce yıldan beri beklediği fırsatın doğması. Cihan İmparatorluğunu dirilteceğim derken bitirilen bir millet, bu milleti diriltme derdindeki üç beş maceraperest subay ve birkaç çapulcu kuvvacı… 23 Nisan 1920 Cuma günü Anadolu’daki resim budur.
Türk Milleti yanmış, bitmiş, direnme gücü yok edilmiş, köle olacak ya da direnenler iç Asya’ya sürülecek veya yok edilecektir. Emperyalist işgal güçleri için başkaca bir resim çizilemez, başkaca bir söylem ve düşünce olamaz! Çünkü onlara göre Türk Milleti yanmış ve külleri kalmıştır artık. Türk milletinin yüz yıllar boyu tam bir itaatle boyun eğdiği Osmanoğulları Hanedanı kendi derdine düşmüştür. Anadolu perişan, Anadolu işgal edilmiş, Anadolu yaralıdır. Her haneden birkaç şehit, her haneden birkaç gazi vardır. Emperyalistlerin bin yıldır beklediği fırsat doğmuştur artık.
Milletin ve vatanın üstünde ölüm bulutu kabus gibi çökmüşken birkaç vatanperver kendi gayretleri ile işgal edilen vatan topraklarını savunmak, en azından onurları ile ölmek derdine düşmüşler, Milletin şeref ve haysiyetinin ayaklar altında kalmaması için çarpışmaktalar. Öte yandan işgal edilen yerlerde düşmanı çiçeklerle karşılayan yerli Rumlar ve Ermeniler ile işbirlikçi kanı bozuklar Türk Milletine kan kusturmaktalar. Memleket ölüm, memleket zulüm, memleket kahır dolu…
13 Kasım 1918 de İstanbul işgal ediliyordu. 465 yıllık Türk başkentine yabancı askerler giriyordu.    İstanbul hükümeti işgal güçlerini kızdırmamak adına her türlü tavizi vermekte, adı Türk olan her şey yasaklanmaktadır. Ne kadar düşünür, aydın, asker varsa sıkı bir takiptedir. İngilizler Türk aydınlarını ve askerlerini Malta adasına sürmekteler. Daha dün denecek kısa bir zaman öncesi tebaamız olan Yunanlılar İzmir’e asker çıkarıyorlar, Megalo İdea yolunda çok büyük bir adım atıyorlardı.
“Geldikleri gibi giderler!”
13 Kasım 1918 günü,  kumandasındaki Yıldırım Orduları Grubu Mondros Müterakesi gereği lağvedilen Mustafa Kemal Paşa geldiği İstanbul’da Haydar Paşa garında Boğaza demirlemiş işgal zırhlılarını görünce “Geldikleri gibi giderler!” demektedir. Yıllarını cephelerde geçirmiş bu büyük askeri bu şekilde konuşturan elbette çok önemli bir husus vardır: Türk Milletinin esir olmayacağı, öldü, yandı, kül oldu denildiğinde bile efsanevi Toğrul Kuşu misali küllerinden yeniden doğacağı inancı! Çünkü bu büyük asker yıllarca cephelerde bir tek gerçeği görmüştür; Türk askeri ne zaman bitti denilmişse hep o anda dirilmiş ve düşmanlarını öfkesinin ateşinde yok etmiştir!
Toğrul Kuşu Türk mitolojisinde kutsal bir kuştur. Efsaneye göre Türk mitolojisinde doğaüstü nitelikleri olan kızıl renkli devasa bir kuştur. Anka Kuşu'nu akla getirir. Ölümsüzlüğü ve yeniden dirilişi simgeler. Her gün yeniden doğar. Anka Kuşu diğer pek çok Dünya uluslarının mitolojilerinde de değişik adlarla mevcuttur. Ancak Türk mitolojisindeki bu kuşun diğer mitolojilerdeki benzerlerinden en önemli farkı tek başına olmayıp bir benzerinin hatta ikizinin bulunmasıdır. Konrul Kuşu, Toğrul Kuşu ile birlikte anılır. Her ikisi de Anka kuşunun tüm niteliklerini barındırırlar. Toğrul Kuşu yeraltına da inebilir. Atilla Han’ın ve bazı Oğuz boylarının bayraklarında yer almıştır.[Mehmet Bahaeddin ÖGEL-Türk Mitolojisi]  Oğuz Kağan ilk eşini, başında Tuğrul Kuşu olan bir ağacın kovuğunda bulmuştur. Macarlar armalarında yer alan bu kuşa “Turul” derler. Yiğitleri kanatlarının altına alıp yardım eder, ne isterse yapacağını söyler. Tüyleri sihirlidir, iki tüyünü birbirine sürtünce zenci bir cin gelir ve üç dileği yerine getirir. Ufuk noktasının ötesindeki sonsuz denizde bulunan kafdağının ardındaki karanlıkta yaşar.[Deniz Karakurt-Türk Söylence Sözlüğü] 
İşte Mustafa Kemal bu bilinçle Türk Milletinin Toğrul Kuşu misali küllerinden doğacağını bilerek "Geldikleri gibi giderler!" diyordu boğazda demirli zırhlılara! Çünkü O bu gerçeği Harbiyede yada Akademide değil, bizzat Derne'de, Tobruk'ta, Bingazi'de, Conkbayırında, Anafartalar'da gözleri ile görmüştü. "Biz kişisel kahramanlıklarla uğraşmıyoruz. Yalnız size Bomba Sırtı olayını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe sekiz metre, yani ölüm muhakkak... Birinci siperdekilerin hiçbirisi kurtulmamacasına düşüyor, ikinci siperdekiler onların yerini alıyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkül ile biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılmak yok. Okuma bilenler Kur'an-ı Kerim okuyor ve Cennet'e gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler Kelime-i Şehadet çekerek yürüyorlar. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayret ve tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebeleri'ni kazandıran işte bu yüksek ruhtur." .[Ruşen Eşref-Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal  ile Mülakat] 
23 Nisan 1920 Cuma günü Ankara'da toplanan askeri, memuru, tüccarı, din adamı, aşiret reisi, teknisyeni, sağlık görevlisi 337 milletvekili Türk Milletinin küllerinden doğuşu için el vermişti! Kalpaklısı, sarıklısı, feslisi hep birden Türk Milletinin  ve Türk vatanının kurtuluşu için yemin etmişti. Onlar tarihin kendilerine yüklediği ağır sorumluluğun farkındaydı. Onlar 238 senedir süren ricatın bitmesi için oradaydı. Onlar yüz yılda neredeyse bitme noktasına getirilen Türklüğü diriltmek için oradaydı. Milletin namusu, şerefi ve haysiyeti için oradaydı.
O gün Türkiye Büyük Millet Meclisini toplayanlar tarihe tanıklık etmekten daha öteye, tarihi yazmaya gelenlerdi! O gün yakılan İstiklal Ateşi sadece Türk vatanını ve Türk Milletini istiklaline kavuşturmayacak, medeni(!) devletlerin boyunduruğu altında inleyen milyonların prangalarını kıracak, milyonları özgürlük aşkı ile yakacaktır!  Emperyalistleri "tanrılaştıran" zihniyetlerdeki kelepçeleri söküp atacak olanlar 23 Nisan 1920 Cuma günü Anadolu bozkırında KÜLLERİNDEN DOĞANLARDI!

“Memleketin alın yazısında biricik yetki ve kudret sahibi olan Büyük Millet Meclisi, bu memleketin düzeni için, iç ve dış güvenliği ve dokunulmazlığı için en büyük kefildir. Büyük milli dertler şimdiye kadar ancak Büyük Millet Meclisi’nde şifa buldu. Gelecekte de yalnız orada kesin önlemlerini bulabilecektir. Türk milletinin sevgi ve bağlılığı daima Büyük Millet Meclisi’ne yöneldi ve daima oraya yönelmiş olacaktır.” Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

95 inci onur ve gurur yılı milletimize kutlu olsun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder