14 Nisan 2015 Salı

HANGİ DOSTLUK, HANGİ KARDEŞLİK?

Bu gün sosyal paylaşım ağında  bir resim gördüm; kanım kudurdu! Yerde serilmiş bir Türkiye Cumhuriyeti bayrağı ve onun üzerinde yürüyüş yapan Hınçak torunları. Bayrağımızı yakan, üzerinde yürüyen ellerinde hala Anadolu ve Karabağ Türklerinin kanı kurumamış Hınçak torunları... Güya bu şekilde Türk Milletinden intikam alıyorlar. Bizdeki bazı zevatında hoşuna gidiyor olmalı bu görseller. Nede olsa çiğnenen Türkün onuru!

            Yüzyıllar boyu Ermeni ve Türk toplumu birlik içerisinde yaşamışlardır. Gerek Anadolu'da ve gerekse Kafkasya'da tabiri caiz ise koyun koyuna yaşayan bu iki ulus kültürel olarak birbirini derinden etkilemiş, ortak kültür mirasına sahip olmuşlardır.
            Ancak şurası unutulmamalıdır ki; ne kadar ortak kültüre sahip olursanız olun, sonuçta zift ve süt birbirine karışmaz!  Temelinde ırk ve  inanç ayrılığı olan iki ulus asla kardeş olamaz! Kardeşiniz olmayandan dostluk beklenmeyeceği de aşikardır!
            Hiç merak ettiniz mi, daha düne kadar "Milleti Sadıka" dediğimiz Ermeni ulusu ne oldu da bir anda Türk Milletinin can düşmanı oldu? En üst devlet yönetimlerine getirdiğimiz bu sadık millet (Çok acıdır, pek çok bakanlığa Ermeni asıllılar getirilirken Türkler sadece cephelerde ölmektedir!) ne olmuştu da bir anda kapı komşusu Türkleri Taşhanlara, camilere, kiliselere kapatıp ateşe verir olmuştu? Ne olmuştu da binlerce Türk kızının namusu kirletilmiş, gösterişli törenlerin yapıldığı Akdamar Kilisesi tecavüz merkezi olmuştu? Yüzyıllar boyu her türlü serbesti ile yaşayan ve hatta Osmanlı Devletini diplomatik  alanda temsil etme yetkisi verilen bu milletin bize bakış açısı sanıldığı gibi dostane değildi! Bunu sadece Osamanlının yıkılış sürecinde değil, çok daha önceleri görmek mümkündür.
             Şimdiye kadar yapılan araştırmalarda ne hikmetse hep Fransız ihtilalinin Ermenilerde millet bilinci oluşturduğu, Ermeni ulusunun içinde bu ihtilalin etkileri ile milli uyanışlar olduğu yazılır ve çizilir. Oysa durum hiçte Fransızların üstüne mal edilecek kadar basit değildir. Çünkü daha Fransız İhtilali ufukta görünmezken Mkhitar Sebastatsi (Born Petros Manuk) isimli bir papaz, Ermeni kültürünün ve milletinin yaşaması ve Ermenilerin Osmanlıdan bağımsız olması  için 1701 yılında kurduğu Mekhitarist Enstitü ile İstanbul'da Ermeni cemaati içinde kendisine yer edinmeye çalışmış, buradaki cemaatten yüz bulamayınca önce Mora'ya ardından da Osmanlının kadim düşmanı  Venedik Cumhuriyetine giderek  öğretilerini yaşaması ve yayılması  için çalışmıştır. İşin enteresan tarafı da Mekhitaristlerin en büyük hamisi  Papa 11 inci Clement (Giovanni Francesco Albani) olup amacı sadece Ermeni kültürünü yaşatmak gibi masum (!) istekleri olan Mekhitarist Ermeni cemaatının yaşaması için elinden gelen yardımı yapmıştır!
            Katolik papa; Ortodoksluktan ayrılma Ermeni Apostolik kilisesine hamilik yapmaktadır! Daha dün aforoz ettikleri birilerine yardım etmek acaba papanın özel alakasından mı, yoksa Vatikan'ın yüzyıllardır süre gelen Müslüman Türk kininden mi kaynaklanmaktadır? Bütün vaazlarında barış ve kardeşlikten dem vuran papalar ne hikmetse konu Müslümanlar, hele hele Türkler olunca birden  söylem değiştirmekten  geri kalmıyorlar. Neden acaba?  Bu konuyu son papaya soracaktım ama gerek kalmadı, o özel alakayı kendisi açıkladı...
            Mekhitarist Enstitüde  yetişen din adamlarının  amaçları doğrudan doğruya Ermeni devleti kurmaktır.  Gizlice yada aşikar olarak Osmanlı topraklarına giderek  Viyana'da kurdukları matbaada basılan matbuatla Osmanlı ülkesinde Ermeni ulusunun bağımsızlığı için Ermeniler arasında etkin bir propaganda ile teşkilatlanmışlardır.
            İlk etapta masum köylülerin yada Ermeni tüccarların istekleri gibi görünen talepler,  giderek devletin egemenlik hakkını hiçe saymaya  kadar gitmiş ve bunun neticesinde devlete vergi vermeyi ret eden Maraş'ın Zeytun kasabasında 1780 yılında ilk isyan patlak vermiştir. Daha Fransız İhtilalinin çıkmasına 9 yıl vardır ve Osmanlı Valisi Ömer Paşa bu isyanda can vermiştir. (1)
            Tiflis deki Nersesian Koleji ve Lazarian Koleji'nde Moskova-Lazarevski Enstitüsü (1816) önde gelen eğitim kurumlarında yetişmiş ulusal bilinçli Ermeni öğretmenler etkili olmaktaydı. Öncüleri arasında Mikayel Nalbantyan, Haçadur Abovyan ve Stepan Nazaryan vardır. (2) Osmanlı içerisinde kurulu olan resmi yada gayrı resmi Ermeni okullarında Türk aleyhtarı eğitim ve öğretim verilmekte, gizli Ermeni cemiyetleri güçlenmekteydi. Özellikle 1828 yılında Türk kenti olan Revan (Yerevan-Erivan) Rusların eline geçince adeta Ermenilerin beklediği güneş doğdu! Türk kenti Revan'daki Türk nüfus buradan kovularak hiç bir bedel yada vergi alınmadan Rus dostu Ermeniler buraya yerleştirildi. Artık Ermeniler'in çok daha büyük bir hamisi vardı; Rusya!
            Oysa büyük devletler ile ittifak yapmak küçük yada zayıf devletlere veya uluslara daima pahalıya mal olmuştur. Tarih bunun sayısız örnekleri ile doludur. Ben büyük devletler ile işbirliği yapmayı Piton yılanı ile aynı yatağı paylaşmaya benzetirim!

            Rusların kışkırtmaları ile Osmanlıya karşı otuza yakın  isyan çıkaran Ermeniler büyük ağabeyleri Rusya'nın himayesinde Doğu Anadolu'da devlet kuracaklarını sanırken, kurdukları Kafkasya'daki uyduruk devletleri de bir gecede tarihe karışmıştır. 29 Kasım 1920 de Erivan'a giren Kızılordu Doğu Anadolu hülyalarında gezen Ermenilere 71 yıl boyunca tadına doyamayacakları güzel bir hediye vermiştir. (3)
            1989 yılında Bayburt ilinin Aydıntepe ilçesinde göreve başlamıştım. 1987 senesinde ilçe olan bu küçük Anadolu kasabasında her istediğimiz malzemeyi bulamadığımız için 24 kilometre ötedeki Bayburt il merkezine gidiyorduk. Bu gidiş gelişlerimiz esnasında meşhur Taş han denen mağazaları görme imkanım olmuştu. Yaşlıca bir amcaya buralar neden mezbelelik diye sorduğumda (Girişlerinde kocaman bir demir kapı vardı. Duvarları simsiyahtı.) "Burası Ermenilerin Müslüman Türkleri kadın, çocuk, ihtiyar, genç demeden kapatarak yaktıkları yerdir. Acı bir hatırası vardır!" demişti. Görev yaptığım süre içerisinde Bayburt ilinin pek çok köyüne gitmiş, burada yaşları yüze yaklaşan pek çok insanla bizzat görüşmüştüm. Anlattıklarını yazmaya kalkarsam inanın sayfalar değil ciltler yetmez!
            Sadece 1910-1922 yılları arasında Ermeni çetecilerin Anadolu'da yaptıkları katliamlarda öldürülen Türklerin sayısı kaçtır biliyor musunuz? 523.955 Türk Ermeni çetecilerin hunharca cinayetlerine kurban gitmiştir! (4), (5), (6) Ayrıca Asala terör örgütü tarafından katledilen Türk Diplomatlar kimsenin aklına gelmez! Talat ve Cemal Paşalar kimse tarafından hatırlanmaz. Ne hikmetse kimse bunu sormak istemez de olmayan, o sırada Anadolu'da bulunmayan 1,5 milyon Ermeni'yi Türklere katlettirirler!
            Hani birileri NOBEL almak için ısrarla 1,5 milyon Ermeni katledildi diye terane okuyorlar ya, ben garip de küçük bir araştırma yapayım dedim. Öyle ya, 1,5 milyon ölü aklın ve mantığın alacağı bir rakam olmaktan çok çok öteyken, acaba o yıllarda Anadolu ve Trakya'da kaç milyon Ermeni asıllı Osmanlı vatandaşı vardı? Sıkı durun 1914 tarihli sayıma göre ana Ermeni kilisesine yani Apostolik ya da Gregoryan kilisesine bağlı Ermeniler 1 milyon 161 bin 169 kişi görünüyor. Ermeni Katolikler 67 bin 838, çok büyük kısmının Ermeni olduğunu bildiğimiz Protestanlar ise 65 bin 844. Toplayalım bu rakamları; 1.294.851 BİRMİLYON İKİ YÜZ DOKSAN DÖRT BİN SEKİZYÜZ ELLİ BİR  Hadi şimdi çık işin içinden. 205.149 İKİ YÜZ BEŞ BİN YÜZ KIRK DOKUZ kişi nerede?
            Kimse kendini kandırmasın; biz "Türkün Türk'ten başka dostu yoktur!" derken laf olsun diye demiyoruz. Kabul edin yada etmeyin gerçek bu. Siz Türk olduğunuzu unutsanız da düşmanlarınız bunu asla unutmayacaktır. Siz ne kadar tarih kitaplarınızdan, çocuklarınıza okuttuğunuz kitaplardan Ermeni ve Rum çetecilerin vahşi katliamlarını çıkarsanız da, onları "Araratın çocukları" "İki yakanın çocukları" diye şirin göstermeye çalışsanız da; onlar asla müfredatlarını değiştirmeyecek, Türkün kanını zehirli görmeye devam edecektir.
            Türk çocuğunun birinci vazifesi düşmanlarını hakkıyla tanımak ve buna göre tedbir almaktır! Ellerinde hala Anadolu ve Azerbaycan Türklüğünün kanı bulunanlar benim dostum olamazlar! Benim kanımı dökmek, beni köle etmek, beni yer yüzünden silmek isteyen kim olursa olsun benim düşmanımdır!









KAYNAKÇA:
1-Küçük Ermeni Ansiklopedisi, I. cilt, Erivan, 1990.
2-Herzig, Edmund. Armenians Past And Present In The Making Of National Identity A Handbook
3-Hambartsumyan, Viktor Ermeni Sovyet Ansiklopedisi 7.cilt S.12, Erivan 1987
4- Ermeniler Tarafından Yapılan Katliam Belgeleri 1-2  T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Ankara,2001
5-Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslarda ve Anadoluda Ermeni Mezalimi I (1906-1918) T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel   Müdürlüğü Ankara, 1995
6- Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslarda ve Anadoluda Ermeni Mezalimi II (1919) T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel   Müdürlüğü Ankara, 1995


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder