12 Mart 2015 Perşembe

NAZLI GELİN, KANLI GELİN: İSTİKLÂL

"Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak." Mehmet Akif Ersoy
"Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez." Mustafa Kemal Atatürk
           Birisi Türk şairi Mehmet Akif bey, öbürü ömrü cephelerde geçmiş bir asker; Mustafa Kemal... Sanki aynı dilden dökülmüşçesine söylenen iki  mısra ve iki cümle... 238 senedir süren geri çekilmenin bitişi. Artık elde kalan son vatan toprağının ölümüne savunulması. Varlık ve yokluk arasındaki o keskin çizgi. Bir yanda istikbali mandalarda, esarette, şerefsizlikte arayan bir kukla hükûmet, öte yanda "Ölmedi daha bu Millet!"  diyen bir zihniyet!
           Bu gün 12 Mart, bir yazı yazayım dedim milli marşımızın kabulünün yıldönümünde. Hani bir kaç beylik laf, bir kaç övgü, Methiyeler düzeyim TBMM'de ki vilayetimin mebusu Mehmet Akif beye, meslektaşımdır aynı zamanda, öveyim dedim. İyi şairdi, dini bütün bir mümindi, onu çok severiz, ne iyi etti de yazdı falan gibi...İyi olmaz mıydı sanki? Sonuçta 12 Martı atlatıverirdik salimen.
            Hey hat! Dikildi gözümün önüne Çanakkale Şehidi Tan Süleyman Oğlu İbrahim dayım...Yanında yaralarından kan sızan henüz on yedisinde şehadet şerbetini içmiş, bıyığı henüz terlemiş Hırca Ömer Oğlu Mehmet dayım... Dediler ikisi birlik; "Evlat! Biz sırayı savdık. Eğer deniyorsa size "KORKMA!" diye, bilin ki sıra sizdedir artık!" Utandım... Dedem geldi, 1 buçuk metrelik boyu ile, ömründe kara lastik pabuç yüzü görmemiş, 17 yaşında gittiği cephelerden 28 yaşında dönmüş, Taş Odanın önünde elini istediği anacığının tanıyamadığı dedem. Lüleburgaz'da 6 gün ve gece çarpışıp, ölümün elinden kıl payı kurtulan, Galiçya'da Moskofa esir düşüp kaçan,  evine dönmeyip Ankara yolarına düşen, Sakarya'da katır gübrelerinin içinde arpa danesi arayan dedem, üç harbin gazisi Ömer çavuş dikildi karşıma! "Biz yan gelip yatmadık oğul, ter döktük, kan döktük, bedel verdik  sizler için. Binlercesi kaldı arkadaşlarımızın gelincik misali vatan toprağında!  "Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı." 

            Binlercesi geldi dikildi karşıma; Yemendekiler, Sinadakiler, Filistindekiler, Iraktakiler, Suriyedekiler... Allahüekber Dağlarında donup kalan Mehmetler...Birde Çanakkalede henüz 15 yaşında toprağa düşenler...Galiçyada vatanından binlerce kilometre ötede kalanlar,  dikildiler kefensiz toprağın altında şeref ve namus için yatanlar! Hep bir ağızdan dediler bana; "Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı."
Kalkıp dikildiler karşıma  Kop Dağındaki Mehmetler,  ellerinde mavzer, Sultan Murat yaylasında yatan üç şehitler... Manisa'da, Balıkesir'de, İzmir'de, Maraş'ta, Ayıntap'ta, Adana'da, Van'da ve dahi Erzurum'da vatan toprağına düşen gelincikler; hep bir ağızdan dediler: "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan,şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda."
            Üsteğmen Fatma Seher Erden, Çete Ayşe, Tayyar Rahmiye, Şerife Bacı...Hele ki Şerife Bacı dikiliverdi şehit bebesiyle  "Milletin namusudur, bizim toprağımıza, canımıza ve ırzımıza göz dikenlere verilen en güzel cevabımızdır! Kadını ile, erkeği ile, kundaktaki bebesi, 90 yaşında kocasıyla; Ruhumun senden, ilâhi, şudur ancak emeli: Değmesin mâbedimin göğsüne nâmahrem eli. Bu ezanlar-ki şahâdetleri dinin temeli, Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli."
Anladım ki sadece bir şiir değildir... Ne kafiyedir, ne redif, ne başka bir şey. Yaşamak gerektir o anları, bilmek gerektir o zamanları. Millete güvendir en başında. Sönmeden son ocak, bitirmemektir umutları. Kağnı kollarıdır  İnebolu’dan Ankara’ya… Tükenen umutların değil, parlayan istiklal ateşidir yüreklerde… Şehadet şerbetini içerken hakkını helal edebilmektir ardında kalanlara…Bilmektir “Allah yolunda ölenlere ölüler demeyin, zira onlar diridirler.” Ayeti kerimesinin manasını… O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım, Her cerihamdan, ilâhi, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden nâ'şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım.” Diyerek vatan uğruna toprağı kanı ile sulayanların  diri olduklarının   farkında olmaktır. Ölüler dediklerinizin Arşı Alada Allahın yanında olduklarını, “Vatan sevgisi imandandır!” diyen Hazreti Peygamberin sancağı altında toplanmaktır.   İzmir’e! İzmir’e! Diyerek bir umut ile can verebilmektir. İnönü’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, vatan toprağına düşen her Mehmedin, bayraklaştığını görmektir.  Atalarından emanet mukaddes vatan toprağının düşman çizmesi altında ezilmesine izin vermemek, hilale borcunu ödemenin hazzını yaşamak, Türk’e vatan olmuş bu topraklarda ay yıldızın ebediyete kadar dalgalanacağını bilmektir!
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!
Bu gün 12 Mart, 94 senedir bu semalarda yankılanan, Türkün dünyaya “Ben ölmedim, varım!” dediği milli marşının kabulünün yıl dönümü. “Allah bir daha bu millete milli marş yazdırmasın.” diyen büyük şairi, Türkün Ulu Başbuğu Gazi Mustafa Kemal paşayı, Anadolu’yu kanları ile tapulayan ve ebediyen Türk Milletine bırakan cümle şehit ve gazilerimizi rahmetle anıyorum.
Bu günün öyle kuru kuruya anılacak, iki temsil bir müsamere ile geçiştirilemeyecek kadar önemli, önemli olduğu kadar Türk gençliğinin unutmaması gereken bir gün olduğunu  hatırlatmak istiyorum.
12 Mart İstiklal günümüz kutlu olsun!

             

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder