"Korkma,
sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden
yurdumun üstünde tüten en son ocak." Mehmet Akif Ersoy
"Arkadaşlar!
Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve
o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve
kuvvet asla bizi yenemez." Mustafa
Kemal Atatürk
Birisi Türk şairi Mehmet Akif bey,
öbürü ömrü cephelerde geçmiş bir asker; Mustafa Kemal... Sanki aynı dilden
dökülmüşçesine söylenen iki mısra ve iki
cümle... 238 senedir süren geri çekilmenin bitişi. Artık elde kalan son vatan
toprağının ölümüne savunulması. Varlık ve yokluk arasındaki o keskin çizgi. Bir
yanda istikbali mandalarda, esarette, şerefsizlikte arayan bir kukla hükûmet,
öte yanda "Ölmedi daha bu Millet!"
diyen bir zihniyet!
Bu gün 12 Mart, bir yazı yazayım
dedim milli marşımızın kabulünün yıldönümünde. Hani bir kaç beylik laf, bir kaç
övgü, Methiyeler düzeyim TBMM'de ki vilayetimin mebusu Mehmet Akif beye,
meslektaşımdır aynı zamanda, öveyim dedim. İyi şairdi, dini bütün bir mümindi,
onu çok severiz, ne iyi etti de yazdı falan gibi...İyi olmaz mıydı sanki?
Sonuçta 12 Martı atlatıverirdik salimen.
Hey
hat! Dikildi gözümün önüne Çanakkale Şehidi Tan Süleyman Oğlu İbrahim dayım...Yanında
yaralarından kan sızan henüz on yedisinde şehadet şerbetini içmiş, bıyığı henüz
terlemiş Hırca Ömer Oğlu Mehmet dayım... Dediler
ikisi birlik; "Evlat! Biz sırayı savdık. Eğer deniyorsa size
"KORKMA!" diye, bilin ki sıra sizdedir artık!" Utandım... Dedem geldi, 1 buçuk metrelik boyu
ile, ömründe kara lastik pabuç yüzü görmemiş, 17 yaşında gittiği cephelerden 28
yaşında dönmüş, Taş Odanın önünde elini istediği anacığının tanıyamadığı dedem.
Lüleburgaz'da 6 gün ve gece çarpışıp, ölümün elinden kıl payı kurtulan,
Galiçya'da Moskofa esir düşüp kaçan,
evine dönmeyip Ankara yolarına düşen, Sakarya'da katır gübrelerinin
içinde arpa danesi arayan dedem, üç harbin gazisi Ömer çavuş dikildi karşıma! "Biz yan gelip yatmadık oğul, ter
döktük, kan döktük, bedel verdik sizler
için. Binlercesi kaldı arkadaşlarımızın gelincik misali vatan toprağında! "Bastığın
yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı."
Binlercesi
geldi dikildi karşıma; Yemendekiler, Sinadakiler, Filistindekiler, Iraktakiler,
Suriyedekiler... Allahüekber Dağlarında donup kalan Mehmetler...Birde
Çanakkalede henüz 15 yaşında toprağa düşenler...Galiçyada vatanından binlerce
kilometre ötede kalanlar, dikildiler
kefensiz toprağın altında şeref ve namus için yatanlar! Hep bir ağızdan dediler
bana; "Sen şehit oğlusun, incitme,
yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı."
Kalkıp dikildiler karşıma Kop Dağındaki Mehmetler, ellerinde mavzer, Sultan Murat yaylasında
yatan üç şehitler... Manisa'da, Balıkesir'de, İzmir'de, Maraş'ta, Ayıntap'ta,
Adana'da, Van'da ve dahi Erzurum'da vatan toprağına düşen gelincikler; hep bir
ağızdan dediler: "Kim bu cennet
vatanın uğruna olmaz ki fedâ? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan,şühedâ! Cânı,
cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada
cüda."
Üsteğmen Fatma Seher Erden, Çete
Ayşe, Tayyar Rahmiye, Şerife Bacı...Hele ki Şerife Bacı dikiliverdi şehit
bebesiyle "Milletin namusudur,
bizim toprağımıza, canımıza ve ırzımıza göz dikenlere verilen en güzel
cevabımızdır! Kadını ile, erkeği ile, kundaktaki bebesi, 90 yaşında kocasıyla; Ruhumun senden, ilâhi, şudur ancak emeli:
Değmesin mâbedimin göğsüne nâmahrem eli. Bu ezanlar-ki şahâdetleri dinin
temeli, Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli."
Anladım ki sadece bir şiir
değildir... Ne kafiyedir, ne redif, ne başka bir şey. Yaşamak gerektir o
anları, bilmek gerektir o zamanları. Millete güvendir en başında. Sönmeden son
ocak, bitirmemektir umutları. Kağnı kollarıdır İnebolu’dan Ankara’ya… Tükenen umutların
değil, parlayan istiklal ateşidir yüreklerde… Şehadet şerbetini içerken hakkını
helal edebilmektir ardında kalanlara…Bilmektir “Allah yolunda ölenlere ölüler demeyin, zira onlar diridirler.” Ayeti
kerimesinin manasını… O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım, Her
cerihamdan, ilâhi, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden
nâ'şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım.” Diyerek vatan uğruna
toprağı kanı ile sulayanların diri
olduklarının farkında olmaktır. Ölüler
dediklerinizin Arşı Alada Allahın yanında olduklarını, “Vatan sevgisi imandandır!” diyen Hazreti Peygamberin sancağı
altında toplanmaktır. İzmir’e! İzmir’e! Diyerek bir umut ile can
verebilmektir. İnönü’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, vatan toprağına düşen her
Mehmedin, bayraklaştığını görmektir. Atalarından
emanet mukaddes vatan toprağının düşman çizmesi altında ezilmesine izin
vermemek, hilale borcunu ödemenin hazzını yaşamak, Türk’e vatan olmuş bu
topraklarda ay yıldızın ebediyete kadar dalgalanacağını bilmektir!
Dalgalan
sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!
Bu gün 12 Mart, 94 senedir bu
semalarda yankılanan, Türkün dünyaya “Ben ölmedim, varım!” dediği milli
marşının kabulünün yıl dönümü. “Allah
bir daha bu millete milli marş yazdırmasın.” diyen büyük şairi, Türkün Ulu
Başbuğu Gazi Mustafa Kemal paşayı, Anadolu’yu kanları ile tapulayan ve ebediyen
Türk Milletine bırakan cümle şehit ve gazilerimizi rahmetle anıyorum.
Bu
günün öyle kuru kuruya anılacak, iki temsil bir müsamere ile geçiştirilemeyecek
kadar önemli, önemli olduğu kadar Türk gençliğinin unutmaması gereken bir gün
olduğunu hatırlatmak istiyorum.
12
Mart İstiklal günümüz kutlu olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder