17 Aralık 2015 Perşembe

TÜRK RUS AŞKI

Русские любят Турцию
-Russkiye lyubyat Turtsiyu-



            Devletler tıpkı insanlar gibidir, küserler, barışırlar, kavga ederler, muhabbet ederler. Ama devletler insanlar gibi ömür boyu küs kalamazlar. Bazen düşman oldukları halde aynı siperde omuz omuza karşıdaki öbür düşmana karşı işbirliği yaparlar. Bazen de bahar havasında aralarına kara kış girer. Tıpkı şu anda yaşanan Türkiye-Rusya münasebetleri gibi.
            Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasındaki ilişkiler dünden, bu günden değildir. Eğer bu ilişkileri tam boy görmek isterseniz Türkiye Cumhuriyetinin öncüsü olan Osmanlı İmparatorluğu başta olmak üzere diğer Türk hanlıkları ve İmparatorlukları ile Rus Knezlikleri (prenslikler) döneminden Çarlığa, Komünist Sovyet dönemine ve en nihayetinde Federasyon dönemine  bir bütün olarak bakmak gerekir. Türkler ve Ruslar yaklaşık olarak  bin senedir ortak bir kaderi paylaşmaktadır. Gün olur husumetle, gün olur muhabbetle!
            Bu gün Rusya ile krizin adı sadece uçak meselesi değildir. Son yıllarda seyreden dalgalı politikaların tezahürüdür. Rusya ve Türkiye hem komşu, hem de ekonomik partner olmaları hasebiyle izlenecek politikanın da dengeli olması gerekmektedir. Oysa yapılan en temel yanlış;  tek yanlı olarak ticarette ortaya konulan durumdur. Türkiye enerji konusunda Rusya’ya mahkum hale gelmiştir. Yıllık 30-31  milyar dolarlık ticaret hacminde Türkiye 6-7 milyar dolar ihracat gerçekleştirirken, Rusya Federasyonu başta doğal gaz olmak üzere Türkiye’ye 25-26 milyar dolarlık bir ihracat gerçekleştirmektedir. Aradaki fark18-19 milyar dolar düzeyindedir ve bu durum Türkiye’nin elini zayıflatmaktadır. Türkiye’ye her yıl gelen Rusya vatandaşlarının sayısında gözle görülür bir artış olmasına rağmen bıraktıkları döviz miktarında aynı artıştan bahsedilmemektedir. Bunun nedeni ise Türkiye’ye gelen Rus turistlerin her şey dahil sistemi çerçevesinde ülkemize gelmeleri ve neredeyse havaalanı-otel-havaalanı zincirini takip etmeleridir. Türkiye’nin Rusya federasyonuna yaptığı ihracatın temel ürünleri yaş sebze meyve ve inşaat malzemeleridir. Rusya’da bulunan Türk yatırımlarının toplam tutarı 61 milyar dolar iken, Türkiye’de bulunan Rus yatırımlarının tutarı 10 milyar dolardır. Buna yanında Ruslara Akkuyu’da yapılacak olan Nükleer santralin ihalesi de verilmiş durumdadır.
            Eğer yukarıda verdiğim rakamlar dikkatlice incelenirse Türkiye’nin ticaret olarak Rusya ile aleyhine bir durumun olduğu hemen göze çarpacaktır. Gerçekten ticari olarak eksi durumdayız. Bunun en önemli nedeni ise enerji açığımız ve bu açığı kapatmak için uzun vadeli düşünmeyip kısa vadeli hesaplar yapmamızdır. Oysa Azerbaycan ve Türkmenistan Doğal gaz boru hatları şimdiye kadar çoktan faaliyete geçmeliydi. Çünkü Rusya istediği anda lehine olan durumu bizim açımızdan daha da kötüye çevirmekten geri durmayacaktır. Öte yandan İran asla Rusya’nın alternatifi olamaz. Biz Ruslar ile ne kadar dost isek, Farslar ile de aynı derecede dostuz. Bunu asla göz ardı etmemeliyiz. İran her fırsatta Türkiye’nin uluslar arası arenada elinin zayıflamasını, kendisine mahkum olmasını istemektedir. Biz 1979 devrimi ile yıllarca mollaların ülkemize devrim ihraç etmek istemelerin unutmuş değiliz. Rusya ise yüzyıllar boyu Tükler ile mücadele etmiştir. Karadenizi bir Rus gölü haline getirmek, Türk Boğazlarına sahip olarak Akdenize inmek Rusya’nın gerek Çarlık ve gerekse Sovyet dönemlerinde hep hayali olmuştur. Buna mukabil Ortadoğuda güçlü bir Türkiye Rusya’nın 1917-1922 yılları hariç olmak üzere hiçbir zaman işine gelmemiştir. Çünkü güçlü Türkiye daima Rus çıkarlarına ve yayılmacılığına aykırı görülmüştür.
            Türk Milli Mücadele savaşı sürdürülürken Bolşevikler mecburen Türkiye’ye yardım etmişlerdir. Çünkü Rusya’nın güneyinde Türk İstiklal Harbi bizim aleyhimize gelişmiş olsaydı; Sovyetler Birliği kurulmadan dağılacaktı! (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği 1922 yılında kurulmuştur.) Çünkü Bolşevikler hem Polonya ile hem de itilaf devletleri ile savaşıyorlardı ve TBMM ordularının yenilmesi komünist devrimin başarıya ulaşmasını imkansız kılacaktı. Bu nedenle komünistler ve önderleri Vladimir İlyiç Ulyanov Lenin “Rus İç Savaşı” ve “Beyaz Terör” adını verdikleri iç savaş esnasında tabiri caizse inanamadıkları Tanrıya Türklerin başarısı için dua etmişlerdir. Türk ordularının başarıları ile Bolşevikler Kafkasya cephesinde ciddi bir şekilde rahatlamışlardır.
            Lenin’in ölümünden sonra iktidara gelen Josef Vissarionovitch Djugashvili Stalin Türkiye ile ilişkilere çok önem vermiştir. Çünkü Türkiye Sovyetler Birliğinin nefes alması demek olan sıcak denizlere inilecek en kısa yolun, Türk Boğazlarının sahibidir. Stalin, 1936 yılında yani Ekim devriminin 19 uncu yıldönümünde yaptığı bir konuşmada “Sovyetler Birliğinin Türk Boğazları üzerinde hakkı olduğunu” ima eden  bir konuşma yapar. Bu konuşma ajanslara düşer ve  Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e ulaşır. Atatürk Sovyet Büyükelçisi Karahan’a bu olayın aslını sorar ve Sovyet liderini diplomatik teamüllere uymayan bir şekilde kınar. Bu bile Stalin’in Türkiye’ye karşı izlediği sinsi politikayı açıklamaya yeterlidir. 1946 yılına gelindiğinde Stalin’in tekrar Türkiye’den Kars, Ardahan’ı istemesi, Boğazlar üzerinde hak iddia etmesi bir anda Türkiye’yi ABD’nin başını çektiği batı bloğunun yanına itecektir. Sovyetler Birliğinin tarih sahnesinden çekilmesine kadar Türkiye ve Rusya birbirine karşı hassas bir politika izleyecek, hudut komşusu olan iki ülke karşıt kutuplarda yer almalarına rağmen bazen işbirliğine de gideceklerdir.
            Bu gün için Rusya Federasyonunun Türkiye ile işbirliği bu ülke için hayati öneme haizdir. Çünkü Türkiye sadece ekonomik olarak değil dış politikada da Rusya’nın vazgeçemeyeceği partneridir. Bunu Kremlinde oturan sayın tovarishch Putin (tavariş-Yoldaş) sokaktaki halktan çok daha iyi bilmektedir. Ancak azalan petrol ve gaz gelirleri, artan hayat pahalılığını Rus halkına anlatamayan Yoldaş Putin için düşen uçak adeta kurtarıcı olmuştur. Dış politikayı içeriye kullanarak ekonomik olarak batma noktasına gelmiş olan Rus ekonomisinin durumunu gizleme gayretindedir yoldaş Putin!  Ancak mızrak çuvala sığmamaktadır. Çünkü 2014 yılında 195 Milyar $ petrol ihraç eden Rusya’nın 2015 rakamı 90 Milyar dolardır! Petrolün varilinde meydana gelen her 10 dolarlık düşüş Rus ekonomisine 20 Milyar dolara mal olmaktadır! Bu gün Rusya’nın en büyük buğday alıcısı Türkiye’dir. Rusya’nın ihraç ettiği toplam buğdayın %20 si Türkiye tarafından alınmaktadır. Bunun alınmaması bile Rus bürokratlarının uykularını kaçırmaktadır. Aynı şekilde Türkiye ithal ettiği doğal gazın %54,8 ini, petrolün ise %35 ini Rusya’dan almaktadır. Türkiye Almanya’dan sonra Rusya’nın en büyük doğal gaz müşterisi! Bu rakamlar bile Türkiye’nin Rus ekonomisi için neden kaybedilemeyecek bir ortak olduğunu açıklamaya yeter sanırım. Ayrıca Ruslar otomotiv imalatında Türk yedek parçasına muhtaçtır. Bütün bu bilgileri Türkiye’nin Moskova Büyükelçiliği internet sitesinden edinebilirsiniz.
            Kısacası; Ankara ve Moskova birilerini sevindirmekten derhal vazgeçmeli, MECBURİ TÜRK RUS İŞBİRLİĞİNE geri dönmelidir! Bizimkisi bir aşk hikayesi değildir çünkü!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder