Русские любят Турцию
-Russkiye lyubyat Turtsiyu-
Devletler
tıpkı insanlar gibidir, küserler, barışırlar, kavga ederler, muhabbet ederler.
Ama devletler insanlar gibi ömür boyu küs kalamazlar. Bazen düşman oldukları
halde aynı siperde omuz omuza karşıdaki öbür düşmana karşı işbirliği yaparlar.
Bazen de bahar havasında aralarına kara kış girer. Tıpkı şu anda yaşanan
Türkiye-Rusya münasebetleri gibi.
Türkiye
Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasındaki ilişkiler dünden, bu günden
değildir. Eğer bu ilişkileri tam boy görmek isterseniz Türkiye Cumhuriyetinin
öncüsü olan Osmanlı İmparatorluğu başta olmak üzere diğer Türk hanlıkları ve
İmparatorlukları ile Rus Knezlikleri (prenslikler) döneminden Çarlığa, Komünist
Sovyet dönemine ve en nihayetinde Federasyon dönemine bir bütün olarak bakmak gerekir. Türkler ve
Ruslar yaklaşık olarak bin senedir ortak
bir kaderi paylaşmaktadır. Gün olur husumetle, gün olur muhabbetle!
Bu gün Rusya ile krizin adı sadece uçak
meselesi değildir. Son yıllarda seyreden dalgalı politikaların tezahürüdür.
Rusya ve Türkiye hem komşu, hem de ekonomik partner olmaları hasebiyle
izlenecek politikanın da dengeli olması gerekmektedir. Oysa yapılan en temel
yanlış; tek yanlı olarak ticarette
ortaya konulan durumdur. Türkiye enerji konusunda Rusya’ya mahkum hale
gelmiştir. Yıllık 30-31 milyar dolarlık
ticaret hacminde Türkiye 6-7 milyar dolar ihracat gerçekleştirirken, Rusya
Federasyonu başta doğal gaz olmak üzere Türkiye’ye 25-26 milyar dolarlık bir
ihracat gerçekleştirmektedir. Aradaki fark18-19 milyar dolar düzeyindedir ve bu
durum Türkiye’nin elini zayıflatmaktadır. Türkiye’ye her yıl gelen Rusya
vatandaşlarının sayısında gözle görülür bir artış olmasına rağmen bıraktıkları
döviz miktarında aynı artıştan bahsedilmemektedir. Bunun nedeni ise Türkiye’ye
gelen Rus turistlerin her şey dahil sistemi çerçevesinde ülkemize gelmeleri ve
neredeyse havaalanı-otel-havaalanı zincirini takip etmeleridir. Türkiye’nin
Rusya federasyonuna yaptığı ihracatın temel ürünleri yaş sebze meyve ve inşaat
malzemeleridir. Rusya’da bulunan Türk yatırımlarının toplam tutarı 61 milyar
dolar iken, Türkiye’de bulunan Rus yatırımlarının tutarı 10 milyar dolardır. Buna
yanında Ruslara Akkuyu’da yapılacak olan Nükleer santralin ihalesi de verilmiş
durumdadır.
Eğer yukarıda verdiğim rakamlar dikkatlice
incelenirse Türkiye’nin ticaret olarak Rusya ile aleyhine bir durumun olduğu
hemen göze çarpacaktır. Gerçekten ticari olarak eksi durumdayız. Bunun en
önemli nedeni ise enerji açığımız ve bu açığı kapatmak için uzun vadeli
düşünmeyip kısa vadeli hesaplar yapmamızdır. Oysa Azerbaycan ve Türkmenistan
Doğal gaz boru hatları şimdiye kadar çoktan faaliyete geçmeliydi. Çünkü Rusya
istediği anda lehine olan durumu bizim açımızdan daha da kötüye çevirmekten
geri durmayacaktır. Öte yandan İran asla Rusya’nın alternatifi olamaz. Biz
Ruslar ile ne kadar dost isek, Farslar ile de aynı derecede dostuz. Bunu asla
göz ardı etmemeliyiz. İran her fırsatta Türkiye’nin uluslar arası arenada
elinin zayıflamasını, kendisine mahkum olmasını istemektedir. Biz 1979 devrimi
ile yıllarca mollaların ülkemize devrim ihraç etmek istemelerin unutmuş
değiliz. Rusya ise yüzyıllar boyu Tükler ile mücadele etmiştir. Karadenizi bir
Rus gölü haline getirmek, Türk Boğazlarına sahip olarak Akdenize inmek Rusya’nın
gerek Çarlık ve gerekse Sovyet dönemlerinde hep hayali olmuştur. Buna mukabil
Ortadoğuda güçlü bir Türkiye Rusya’nın 1917-1922 yılları hariç olmak üzere
hiçbir zaman işine gelmemiştir. Çünkü güçlü Türkiye daima Rus çıkarlarına ve
yayılmacılığına aykırı görülmüştür.
Türk Milli Mücadele savaşı sürdürülürken Bolşevikler
mecburen Türkiye’ye yardım etmişlerdir. Çünkü Rusya’nın güneyinde Türk İstiklal
Harbi bizim aleyhimize gelişmiş olsaydı; Sovyetler Birliği kurulmadan
dağılacaktı! (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği 1922 yılında
kurulmuştur.) Çünkü Bolşevikler hem Polonya ile hem de itilaf devletleri ile
savaşıyorlardı ve TBMM ordularının yenilmesi komünist devrimin başarıya
ulaşmasını imkansız kılacaktı. Bu nedenle komünistler ve önderleri Vladimir
İlyiç Ulyanov Lenin “Rus İç Savaşı” ve “Beyaz Terör” adını verdikleri iç savaş
esnasında tabiri caizse inanamadıkları Tanrıya Türklerin başarısı için dua
etmişlerdir. Türk ordularının başarıları ile Bolşevikler Kafkasya cephesinde
ciddi bir şekilde rahatlamışlardır.
Lenin’in
ölümünden sonra iktidara gelen Josef Vissarionovitch Djugashvili Stalin Türkiye
ile ilişkilere çok önem vermiştir. Çünkü Türkiye Sovyetler Birliğinin nefes
alması demek olan sıcak denizlere inilecek en kısa yolun, Türk Boğazlarının
sahibidir. Stalin, 1936 yılında yani Ekim devriminin 19 uncu yıldönümünde
yaptığı bir konuşmada “Sovyetler Birliğinin Türk Boğazları üzerinde hakkı
olduğunu” ima eden bir konuşma yapar. Bu
konuşma ajanslara düşer ve Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e ulaşır. Atatürk Sovyet
Büyükelçisi Karahan’a bu olayın aslını sorar ve Sovyet liderini diplomatik
teamüllere uymayan bir şekilde kınar. Bu bile Stalin’in Türkiye’ye karşı
izlediği sinsi politikayı açıklamaya yeterlidir. 1946 yılına gelindiğinde
Stalin’in tekrar Türkiye’den Kars, Ardahan’ı istemesi, Boğazlar üzerinde hak
iddia etmesi bir anda Türkiye’yi ABD’nin başını çektiği batı bloğunun yanına
itecektir. Sovyetler Birliğinin tarih sahnesinden çekilmesine kadar Türkiye
ve Rusya birbirine karşı hassas bir politika izleyecek, hudut komşusu olan iki
ülke karşıt kutuplarda yer almalarına rağmen bazen işbirliğine de
gideceklerdir.
Bu gün için Rusya Federasyonunun Türkiye ile işbirliği bu ülke için
hayati öneme haizdir. Çünkü Türkiye sadece ekonomik olarak değil dış politikada
da Rusya’nın vazgeçemeyeceği partneridir. Bunu Kremlinde oturan sayın
tovarishch Putin (tavariş-Yoldaş) sokaktaki halktan çok daha iyi bilmektedir.
Ancak azalan petrol ve gaz gelirleri, artan hayat pahalılığını Rus halkına
anlatamayan Yoldaş Putin için düşen uçak adeta kurtarıcı olmuştur. Dış
politikayı içeriye kullanarak ekonomik olarak batma noktasına gelmiş olan Rus
ekonomisinin durumunu gizleme gayretindedir yoldaş Putin! Ancak mızrak çuvala sığmamaktadır. Çünkü 2014
yılında 195 Milyar $ petrol ihraç eden Rusya’nın 2015 rakamı 90 Milyar
dolardır! Petrolün varilinde meydana gelen her 10 dolarlık düşüş Rus
ekonomisine 20 Milyar dolara mal olmaktadır! Bu gün Rusya’nın en büyük buğday
alıcısı Türkiye’dir. Rusya’nın ihraç ettiği toplam buğdayın %20 si Türkiye
tarafından alınmaktadır. Bunun alınmaması bile Rus bürokratlarının uykularını
kaçırmaktadır. Aynı şekilde Türkiye ithal ettiği doğal gazın %54,8 ini,
petrolün ise %35 ini Rusya’dan almaktadır. Türkiye Almanya’dan sonra Rusya’nın
en büyük doğal gaz müşterisi! Bu rakamlar bile Türkiye’nin Rus ekonomisi için
neden kaybedilemeyecek bir ortak olduğunu açıklamaya yeter sanırım. Ayrıca
Ruslar otomotiv imalatında Türk yedek parçasına muhtaçtır. Bütün bu bilgileri
Türkiye’nin Moskova Büyükelçiliği internet sitesinden edinebilirsiniz.
Kısacası;
Ankara ve Moskova birilerini sevindirmekten derhal vazgeçmeli, MECBURİ TÜRK RUS
İŞBİRLİĞİNE geri dönmelidir! Bizimkisi bir aşk hikayesi değildir çünkü!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder