11 Ekim 2014 Cumartesi

29 EKİM

29 Ekim tarihi birçokları için sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanıdır.  Ben ve benim ailem için ise çok önemli bir gündür. 

Gerçekten her 29 Ekim gelişinde ben cennet mekân Ömer Çavuş dedemi hatırlarım. 

Henüz 17 yaşındayken orduya katılır Ömer Çavuş. Konya vilayeti, Tefenni kazası Türk köyünden Bardaklı Veli oğlu Ömer… Bıyıkları yeni terlemiş, her Anadolu genci gibi daha nereye gittiğini bile bilmez bir halde Konya Askerlik Dairesi tarafından Trakya’ya gönderilir.  Daha doğru dürüst eğitim bile alamadan Lüleburgaz’da altı gün altı gece çarpışır.  İlk bozgunla orada tanışır. İkinci Balkan Harbi bittiğinde 19 yaşındadır. Tabiri caizse hani, usta asker olmuştur Bardaklı Oğlu Ömer…  Terhis beklerken bu seferde Cihan Harbi patlak verir. Dört uzun sene… Galiçya cephesinde çarpışır. Bu arada sıhhiye olur ister istemez. Rütbe de takmıştır. Çavuş olur bizim Ömer… Derken Galiçya cephesinde esaret ile tanışır. Ruslara esir düşen Ömer Çavuş bir şekilde kaçar. Romanya’da çarpışır. Büyük savaşın bitiminde altı senedir görmediği anasının ve babasının yanına bile gidemez. Payitahtın işgalini görür, yaşlı gözlerle seyreder Selimiye Kışlası'na çevrilmiş düşman namlularını. Ankara’da milli orduya katılmak için firar eder İstanbul’dan. Tutar Ankara yolunu. Büyük Zafer'e kadar kâh o cephe, kâh bu cephe ter döker Ömer Çavuş. 9 Eylül'de İzmir’e giren Süvari Aalayı'nın hemen artçısıdır Ömer Çavuş'un bölüğü. Köyüne döndüğünde 27 yaşındadır Ömer Çavuş… Anası Durkadın tanıyamaz oğlunu. Babası Veli Çavuş da… Yokluğu, çileyi, harbi gören Ömer Çavuş için 29 Ekim'lerin çok özel bir yeri vardır onda… Her 29 Ekim’de Tefenni’ye gider Ömer Çavuş. Yaya gider 34 kilometre yolu. İstisnasız öldüğü 17 Eylül 1959'a kadar devam eder bu seremoni… Çünkü o her 29 Ekim'de Tefenni'de bulunan Atatürk anıtına bahçesinde yetiştirdiği sarı çiçekleri götürür. 

Bazıları için sadece bir takvim yaprağı olan 29 Ekim bizim için hakikaten çok önemlidir. 11 sene bir cepheden diğerine koşmaktır. Moskofa esarettir. Tanımadığı bilmediği topraklarda Devlet-i Ali Osman'ın şanı için çarpışmaktır. Galiçyadır, Sinadır, Çanakkaledir, Flistindir, Yemendir,  Sakaryadır, Dumlupınardır, 1683'den bu yana cephelerde dal gibi fidanlarını yitiren ve yorulan bir milletin zafer muştusudur 29 Ekim.

Yalın ayak, başı kabak, aç bilaç, sırtında abası, ayağında çarığı olmayan, ama inancı olan bir milletin kafa tutmasının adıdır 29 Ekim. Rahmetli nenem şöyle derdi hep; “Oğul, aç idik, çıplak idik, üstümüzde mintanımız yoktu, ayağımızda çarığımız, ama umutluyduk. Ama mutluyduk. Ağabeyim Mehmet boşuna kalmadı Çanakkale’de. Bizim başımızda öyle bir Boz Yeleli Bozkurt vardı ki; Muhtaç olduğun Kudret damarlarındaki asil Türk kanındadır derdi.
Ardında biz inanmış 13 milyon Türk genciydik.”

Genç Türkiye Cumhuriyetinin 90 ncı yaş günü kutlu olsun. Allah cumhuriyeti bizlere armağan eden Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte aziz şehitlerimiz, gazilerimiz ve emeği geçen herkesten razı olsun. Ne mutlu Türküm diyene!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder