Kıbrıs adası Akdenizin üçüncü en büyük adasıdır.
Kuzeyinde 65 km
mesafe ile Türkiye, doğusunda 112 km
mesafe ile Suriye, 267 km
ile İsrail, 162 km
ile Lübnan; güneyinde 418 km
ile Mısır; kuzeybatısında ise 965 km ile Yunanistan yer
almaktadır. Toplam yüzölçümü 9.251 km2 olup, nüfusun %70 ini Rumlar ve
%30 unu Türkler oluşturmaktadır. Bulunduğu konum gereği Kıbrıs adası Ön Asya’da
tarih boyunca çok önemli bir yere sahip olmuştur. Osmanlı İmparatorluğunun 1571
yılında fethine kadar Hitit, Mısır, Fenike, Asur, Makedon, Roma, Bizans, Arap,
Haçlı, Tapınak Şovalyeleri, Luzinyanlar, Ceneviz ve Venedik
Cumhuriyetleri tarafından yönetilmiştir.
Doğu Akdenize ve ön Asyaya sahip olmak isteyen bütün devletler bunun ön şartı
olarak Kıbrıs adasına sahip olmak gerektiğini bildikleri için bu yalnız ada
tarih boyunca savaşların merkezi olmuştur. Elbette bu durum “Üzerinde Güneş
Batmayan” Büyük Britanya İmparatorluğu içinde geçerlidir. Kıbrıs adası
bulunduğu jeopolitik konum münasebetiyle Büyük Britanya’nın iştahı kabartmakta,
fırsat kollanmaktadır. Beklenen fırsat Osmanlı-Rus Savaşı ile ortaya çıkar.
1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı yada Anadolu’da bilinen adıyla meşhur 93 Harbi
Osmanlının mağlubiyeti ile sonuçlanınca Britanya Krallığı Osmanlıya Ruslara
karşı yardım bahanesi ile Kıbrıs adasını 4 Haziran 1878 tarihinde bir sözleşme
ile 92.799 sterline kiraladı. Sözde ada kiralandı, ama gerçekte tüm yönetim
erki atanan İngiliz Komiserindeydi artık. 1914 Yılında 1 inci Cihan Harbi
patlak verince de İngiltere Kıbrıs Adasını tek taraflı iltihak etti. 1923 de
imzalana Lozan Antlaşmasının 21 inci maddesi gereği adanın iltihakı tanındı.
1925 yılında da Türkiye Cumhuriyeti adada Konsolosluğunu açtı. 1931 Ekim
ayından itibaren Rumlar adada Nikodimos Milanos önderliğinde Yunanistanla
birleşmek için Enosis adını verdikleri isyanları başlattılar. İngiltere’nin
sert tutumu Rumları bir nebze olsun durdururken, Türk Cemaati de İngilizlerin
baskılarından nasibin alıyordu. 1954 yılında Georgios Grivas tarafından kurulan
EOKA (Ethniki Organosis Kyprion Agoniston) terör örgütü
görünende İngiliz güçlerine karşı eylemler düzenliyor gibi durmasına rağmen,
asıl hedefleri Birleşmiş Milletler tarafından ret edilen Self Determinasyon
(Ulusların Kendi Geleceğini Belirleme Hakkı) elde etmek için adada bulunan
Türklerin baskı ile adadan atılmasıydı. Çünkü daha önce Birleşmiş Milletlere
baş vuran Rumlar adada iki toplum bulunduğu gerekçesi ile ret edilmişlerdi.
EOKA sadece İnglizlere ve Türklere saldırmıyordu, aynı zamanda AKEL (Kıbrıs
Komünist Partisi) mensuplarını da öldürmekteydi. AKEL partisi iki toplumlu
bağımsız Kıbrıs Devletinden yanaydı. Bu durum da EOKA ve Grivas’ın hiç hoşuna
gitmiyordu.
EOKA'nın Kıbrıslı
Türklere yönelik saldırılarına karşılık vermek amacıyla 1956
yılında Volkan örgütü kuruldu. Ardından Kara Çete, 9 Eylül Cephesi ve
Doktor Fazıl Küçük’ün kurduğu Kıbrıs Türk Mukavemet
Birliği örgütleri kuruldu. Ancak Kara Çete ve Kıbrıs Türk Mukavemet
Birliği başarı sağlayamadıklarından güçlerini birleştirmek için Volkan
örgütüne katıldılar. Türk Mukavemet Teşkilatı, 23 Kasım 1957 akşamı, Lefkoşa
varoşlarında Türkiye Kıbrıs Büyükelçiliği görevlisi Mustafa Kemal
Tanrısevdi'nin evinde, Rauf Denktaş,Burhan Nalbantoğlu ve Mustafa
Kemal Tanrısevdi tarafından kuruldu. Teşkilat adada bulunan diğer
teşkilatlarında katılımı ile resmi kuruluşunu TMT’nin ilk lideri “Ali Conan”
kod adlı Yarbay Ali Rıza VURUŞKAN ve beraberindeki dört subayın adaya ayak
bastığı 1 Ağustos 1958 olarak kabul eder. TMT’nin komutanın telsiz kodu
BOZKURT’tur. Genelkurmay Özel Harp Dairesi Başkanlığınca; Kıbrıs'ı
istirdat projesi kapsamında, Kıbrıs'ta özel Harp Dairesi Subaylarının, Türk
Mukavemet Teşkilatı kurulmasında kullandığı teşkilattan şifreli kod isimleri:
Bozkurt : Yarbay Rıza Vuruşkan, Ağrı : Dr. Fazıl Küçük, Toros : Rauf Denktaş
Bozkurt : Yarbay Rıza Vuruşkan, Ağrı : Dr. Fazıl Küçük, Toros : Rauf Denktaş
Kurt : Mücahitler, Temizlik kurdu : Eğitimciler
Bereket kurdu : Silah ikmalinde çalışanlar
Fal kurdu : İstihbaratçılar Serçe : Tabanca Serçe gagası : Mermi
Fal kurdu : İstihbaratçılar Serçe : Tabanca Serçe gagası : Mermi
TMT, Kıbrısa yayılmış şekilde, Sancak denilen sistemle
örgütlenmişti. Sancakların başında bulunan TMT komutanlarına
“Sancaktar” deniliyordu. Bütün Kıbrıs’ta 10 sancak bulunmaktaydı: Lefkoşe, Boğaz,
Serdarlı, Magosa, Larnaka, Limasol, Baf, Lefke, Erenköy ve Yeşilırmak.
Sancaklar da kendi içinde tabur ve bölüklere ayrılıyordu. Sancaktarlar ve tabur
komutanları Türkiye’den gönderilen subaylardan oluşuyordu. Sancakların içinde
en kuvvetli olanları Lefkoşe, Boğaz ve Serdarlı sancakları idi. Bunlardan
Lefkoşe sancağında 4, diğer ikisinde 3 tabur bulunmaktaydı. Bu on sancak
Lefkoşe’deki “Bayraktar” a bağlı idi. Kurmay Albay olan Bayraktar iki yılda bir
Türkiye’den gönderilirdi. Kıbrıs’taki Türk büyükelçiliğinde idari ateşe
göreviyle bulunan ve bu görev altında çalışmalarını gizli olarak yürüten
Bayraktarlar, diğer on sancağın liderliğini yapmaktan, Türkiye ile bağlantıyı
sağlamaktan ve Lefkoşe’deki atölyede silah üretimini sağlamaktan sorumlu idi. TMT’nin
elindeki silahlar Rum teröristlerle karşılaştırıldığında daha güçsüzdü. Av
tüfekleri, Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma tüfekler gibi eski ve etkisiz
silahların yanında Lefkoşe’deki atölyede üretilen A4 makineli tüfeği ve Sten
makineli tabancası gibi silahlar da TMT Mücahitleri tarafından
kullanılmaktaydı. 1974 Barış Harekatı öncesinde TMT üyesi 18 bine yakın mücahit
bulunmaktaydı. Bunların 9 bini yedekti. Rum güçleri-ki görünende EOKA, ama
gerçekte bu günün Rum Milli Muhafız ordusu ve Yunan Ordusunun subayları ve
eratı- Türklerden daha fazlaydı. Rumların ağır silahlara sahip, tank ve
top destekli 20 bin kişilik bir ordusu vardı. TMT güçleri ne Rumlar kadar
askere ne de silah ve cephaneye sahipti.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin adaya müdahale ettiği 20 Temmuz 1974
sabahına kadar Kıbrıs Türk Cemaatini canını dişine takarak savunan Türk
Mukavemet Teşkilatı 1 Ağustos 1976 da Kıbrıs Türk Güvenlik Kuvvetleri
Komutanlığına dönüştürülmüştür. TMT’nin KURTLARI Bayrakların bez parçası,
vatanın kuru bir topraktan ibaret olmadığını dünya aleme ilan ve ispat
etmişlerdir. Dökülen şehit kanı al bayrağın rengi, Kıbrıs Toprağının şerefi
olmuştur! Bu gün 40 ıncı onur yılını kutladığımız Kıbrıs Türklüğünün
Kurtuluş Bayramı sadece bize değil “Yes be Annem!” diyen zihniyete de şunu açık
bir şekilde göstermektedir ki; KIBRIS TÜRKTÜR! TÜRK OLARAK KALACAKTIR!
40 ıncı onur yılımızı kutlarken, aziz şehitlerimizi, Kıbrıs
davasına ömürlerini adamış Doktor Fazıl KÜÇÜK, Rauf Raif DENKTAŞ, Türkiye
Başbakanı Mustafa Bülent ECEVİT, Başbakan Yardımcısı Prof.Dr. Nejmettin ERBAKAN
ile isimlerini hatırlayamadığımız ve bu gün aramızda olmayanları
rahmet, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatının
kahraman gazilerini minnetle anıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder