Tarih galiplerin
yazdığı bir manzume midir? Yoksa mağluplar hiç tarih yazmamış mıdır? Ne yazık
ki tarihi hep galipler yazdı. Hiçbir mağlup yoktur ki mağlubiyetini yazsın.
Hiçbir galip yoktur ki galibiyetine methiyeler düzmesin!
Tarihin seyri tıpkı
bir ırmağın akışına benzer. Siz ne yaparsanız yapın, bu selin önüne set çekemezsiniz.
O akacak ve ulaşacağı menzile varacaktır. Pek çok ulus ya da daha doğru tabirle
uluslaşamayan insan toplulukları, tarihin karanlık dehlizlerinde
kaybolmuşlardır. Yazılı tarihe kısaca göz atarsanız şunu görürsünüz;
milletleşemeyenler yok olmuşlardır! Ya galiplerin içine karışıp, ya da başka
yerlere göç ederek gittikleri yerlerde yerli halkla karışarak tarih sahnesinden
çekilmişlerdir. Örnekler o kadar çoktur ki; saymakla bitmez. Eski Mısır halkı,
İran halkı, Aka, İyon, Med, Gotlar, Vandallar sadece bir kaçıdır. Kavimler göçü
esnasında neredeyse Avrupa ve Asya’da yer değiştirmeyen ulus kalmadığı halde
baktığınız zaman Türk asıllı boylar haricinde kalanların çoğunun tarih
sahnesinden çekildiklerini ya da başka toplumlarla karışarak yeni ulus toplulukları
ortaya çıkardığını görürsünüz. Tarihsel süreçte neden kadim milletler hep var
olurken diğerleri yok oldular? Neden milletleşenler tarihi yazarken diğerleri
yazılanı okumak zorunda kaldılar? Tek bir cevap yeterlidir buna: MİLLÎ
İRADE! Evet, Milli İrade daha doğrusu Milli Duruş sergileyen ve
benliklerini unutmayan toplumlar milletleşirken bu devinime ayak uyduramayanlar
tarihin tozlu raflarında birkaç satırdan öteye gidemediler!
Türk tarihinde öyle
zamanlar olmuştur ki; bitti, tükendi, tarihten silindi denildiği anlarda bile
Türk Milleti Tuğrul Kuşu misali külleri arasından tekrar doğmuştur.
Elbette bu hiç kolay olmamış, çekilen acılar, edilen zulümler milletimizin
yüzlerce alt boya ayrılırken bile benliğini unutmamasını sağlamıştır. Bunun
neticesidir ki Türk milleti yazılı tarihin her evresinde var olmuş ve tarih
yazan bir millet kimliğine bürünmüştür. Milli İrade nedir diyerek terminoloji
ile kimsenin kafasını karıştırmak niyetinde değiliz. Asıl konumuz Milli
İrade’nin neden gerekli olduğu. Neden olması gerektiği, gücünü nereden ve
kimden aldığıdır.
Milli İrade millet
olmanın gereğidir. Yazılı tarihten bile önce var olan Türk Milletinin bekası
için gereklidir. Kırk yiğitle Çin kağanının sarayını basan Kürşad’ın
yüreğine istiklal odunu yakan olgudur Millî İrade. İlteriş Kutluk
Şad ve Bilge Tonyukuk ile on yedi istiklal
sevdalısıdır. Alparslan’dır, Malazgirt ovasında, Ertuğrul Bey
Gazi’dir Domaniç yaylasında,Nene Hatun’dur Aziziye Tabyası’nda, Kut’ül
Ammare’de diz çöktürür İngiliz’e. Allahü Ekber Dağlarında düşmana değil general
kışa teslim olmaktır, Çanakkale’de öleceğini bilerek ileri atılmaktır,
Sakarya’da 22 gün ve gece varoluş kavgası vermektir. Dumlupınar’da Sevr denen
utanç belgesini süngünün ucuna takıp tarihin çöplüğüne gömmektir. Girne’dir
Milli İrade, Erenköy’dür, Lefkoşa’dır, Gazi Magosa’dır. Sadece Anadolu ya da
Trakya değildir. Kamçatka yarımadasından Adriyatik’e kadar nerede bir
Türk yaşıyorsa orasıdır. Ulu Önderin dediği gibi“Bilelim ki milli
benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.” Bu nedenle
olması gereken olgudur Milli İrade!
Hiç kimse kendisine
rol biçmesin. Çünkü Türk Milleti yüzyıllar değil, bin yıllara varan varlık
mücadelesinde hiçbir zaman köleleşmemiştir. Ölümü esarete yeğ tutan bu yüce
millet dün var olduğu gibi bu gün de yarın da var olmaya devam edecektir.
Türkün ulu başbuğu 1929 senesinde şöyle diyor: “Millî egemenlik öyle bir
nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur.
Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmağa
mahkûmdurlar.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder