11 Ekim 2014 Cumartesi

ARMEGEDDON TİMİ İŞ BAŞINDA

Armegeddon savaşı, ya da Melhame-i Kübra… Yahudilerin ve Evanjeliklerin (tebliğci Hristiyanların) beklediği büyük kıyım. Diğer adıyla son savaş. Bütün semavi dinlerin eskatolojisinde (dünyanın sonu ile ilgilenen din felsefesi) Armegeddonun çıkacağı, karanlık ve aydınlık arasındaki son ve en büyük savaş olacağı yazılıdır. Bu savaş Yahudi ve Hristiyan inancında bu günkü İsrail devletinin başkenti Tel Aviv kentinin 55 mil batısında yer alan bir tümülüsün olduğu yerdir. İslam inancında ise bu yer Amik ovası olarak geçmektedir. Bütün semavi dinlerde bu son savaş Mehdinin gelişini hızlandıracak ve “Altın Çağ” başlayacaktır. Bu gün pek çok aşırı Yahudi Kabbalistler ve Hristiyan Evanjelistler bu savaşın çıkması için her yolu denemektedirler.
Özellikle kalan 20 inci yüz yılda o kadar uğraşılmasına rağmen beklentileri karşılamayan iki büyük dünya savaşının arkasından gerek Katolik Yahudilerin ve gerekse Evanjeliklerin tekrardan çıkarmak için var güçleri ile uğraş verdikleri bu büyük savaşın anahtarı son tecrübelerle görülmüştür ki Minor Asia yani Anadolu’dur! Neden Anadolu? Küçük bir fikir idmanı yapalım isterseniz. 1945 yılında ikinci büyük savaş bittiği zaman Yunanistan halkı açlıktan kırılma noktasına geldiğinde onlara yardım elini kim uzattı sizce? Yakın akrabam ve o yıllarda Trakya’da askerlik yapan rahmetli Hasan Erbil “Biz hudut beklerdik. Karşımızda köprünün öte yanda Yunan kara kolu vardı. Suya atlayıp bizden yana gelirlerdi. Ekmek verirdik. Tayınlarımızı paylaşırdık. Bize Türk gardaş derlerdi.” Diyerek o yılları bana bizzat anlatmıştı. Zamanın Genel Kurmay Başkanı Omurtak Paşanın emri ile Türkiye’ye geçen Yunanlılarla Türk askeri bırakın engel olmayı, ekmeğini, kumanyasını paylaştırmıştır. Çünkü Türk milleti düşmanı dahi olsa zorda kalana yardım etmeyi kendisine daima görev addetmiştir. Ön Asya’da ortaya çıkan pek çok karışıklıkta Türkiye daima barış adası olma özelliğini korumuş, mazlumlara kucak açmıştır. Bizzat tanık olduğum bir olay da 1991 yılında Anadolu sınırına yığılan 1,5 milyon Irak vatandaşıdır. O zorlu günlerde sınırda görev yapan asker, polis, doktor, hemşire pek çok kamu görevlisinin çektikleri çileye bizzat şahit olmuş birisiyim. Hatta Uludere’de sınırı geçip Yemişli köyünde Türk toprağını öpenleri gördüm. Sevinç gözyaşları içinde sakalları kutsal vatan toprağına karışan yaşlı Iraklı “Allah Türk Milletini baki kılsın. Allah Türkiye’ye zeval vermesin. Türkiye olmasa şimdi biz nere giderdik. Farslılar (İran) bizi kabul etmiyor. Allah Türkiye’yi başımızdan eksik etmesin!” diyerek ağlıyordu.
Türk devleti 1923 yılından itibaren almış olduğu acı tecrübeler gereği bu karışık coğrafyada yaşayabilmenin ve hayatta kalabilmenin yegane şartının önce içerisinde, sonra bölgesinde ve nihayetinde dünyada kalıcı barış ile olabileceğinin farkında olarak kurucu önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh!” ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmış ve bu günlere gelebilmiştir. Elbette bu günlere gelmek hiçte kolay olmamıştır. Özellikle Anadolu coğrafyasında gözü olan bazı dostlarımızın(!) üstün gayretlerine rağmen çeşitli kereler kesintiye uğrayan demokrasi maceramıza kör topal devam etme gayretimiz sürmüştür. Ülkemizde ne zaman bir iç karışıklık çıksa illaki çok sevgili dostlarımızı arar gözlerim. İnananın görmekte de gecikmez. Bu yazıyı hazırlamama sebep olan bir telefon muhaberatı yaptım bu gün. İsmi bende mahfuz bir arkadaşım birkaç günden beri süre gelen ve neden olarak Suriye Arap Cumhuriyetinin Halep vilayetinin Ayn el Arap ilçesindeki iki terörist grubun savaşını gösterip ortalığı savaş alanına çevirenlerin asıl niyetlerinin çok farklı olduğunu anlattı. Yıllarca doğu ve güney doğuda birlikte çalıştığım bu gözü pek arkadaşım; “Burada kalkışma provası yapılıyor. Kimse masum değil. Ama asıl sıkıntı yerli işbirlikçilerden ziyade Armageddon timi olarak görülen yabancı istihbarat örgütlerinin elemanları. Bunlar bizce malum örgütlerin elemanları. Gündüz sakallı olanlar, gece takım elbiseli, sinek kaydı traşlı. Dertleri Türkiye’yi Orta Doğu bataklığına çekmek. Çünkü Türkiye bölgede huzur ve istikrarın yaşandığı tek yer. Amaçları çok farklı!” diyordu ve sesi çok asabi geliyordu. Dinlediklerim kanımı dondurmaya yetti sevgili okurlar. Bu görüşmenin arkasından doğu ve güney doğuda görevli başka arkadaşlarımı aradım ve onlarda hemen hemen aynı şeyleri söylediler. Armegeddon Timleri…
Türk Milleti son iki yıldır çok çetin bir sınavdan geçmektedir. Elbette sınavımız çok zorlu ve bir o kadar da sıkıntılıdır. Ancak, Millet olarak tahriklere kapılmamak, aklı selim ile hareket etmek ve bu devletten başka devletimizin olmadığını unutmamak gerekiyor. Çünkü karşımızda milletimizi sokağa çekmeye çalışan çok organize örgütler var. Bölücü terör örgütü ancak silahsız sivilleri, savunmasız okulları vurur. Bunu dünya alem biliyor. Bu gün doğu da ve güney doğuda sergilenen oyunlar, İstanbul, Antalya, Ankara, İzmir, Eskişehir ve Yalova’da da neden sergileniyor dersiniz? Neden Antalya gibi milli hisleri yüksek olan Türkmen başkentinde, neden Rumelili Evladı Fatihan torunlarının yoğun yaşadığı Yalova’da ve neden Türk Dünyası Kültür başkenti Eskişehir’de bu oyunlar sergilenmektedir? Düşün ey yüce milletin düşün! Orta doğunun kan gölüne dönmesi ancak Anadolu’nun istikrarsızlaştırılması ile mümkündür! Bunu unutma! Seni sokağa çekmek isteyenlerin, Türk-Kürt çatışması çıkarmak isteyenlerin asıl derdi 1920 de yapamadıklarını şimdi yapmaktır! Armegeddon Timlerinin hedefi bu coğrafyayı kana bulamaktır. Bu oyuna gelmeyeceğiz Aziz Milletim! Şu anda Türk Devletinin polisi ve askeri olaylara hakimdir. Bizim millet olarak yapacağımız tek şey bozgunculara fırsat vermeyip askerimize ve polisimize yardımcı olmaktır!
Allah Türk Milletini ve Türk Devletini Baki kılsın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder