11 Ekim 2014 Cumartesi

ÖTEKİLEŞTİRMEK

ÖTEKİLEŞTİRMEK
Ya bendensin ya da ötekinden...

Yüzyıllardan beri süre gelen bir hastalığımızdır ötekileştirmek. Nedir derseniz, çok basit bir ifade ile benden değilsen düşmanımdan ya da dostum olmayan taraftasın demektir. Hakikaten yüz yıllar boyu bu hastalığımız hep nüksetmiştir. Ta büyük Hun İmparatorluğu, Göktürk Kağanlığından bu yana kurduğumuz ne kadar devlet, beylik ya da imparatorluk varsa hep bu hastalığımızdan kurtulamamışızdır.

Tarihin tozlu raflarını karıştırdığınız zaman TürkMilletinin  kurduğu  devletlerin genel olarak yıkımlarının düşman devletlerin saldırılarından ziyade devlet içerisinde bulunan diğer Türk boylarının isyanları ile olduğu görülecektir.  Gerçekten ilginç ve bir o kadar da düşündürücü bir durumdur bu. Ancak daha ilginç olanı devletin asli unsuru olan Türk boylarının iç isyana sebep olan ve hatta devleti yıkıma kadar götüren nedenlerdir ki konumuzun temelini de oluşturmaktadır. Büyük Selçuklu İmparatorluğunda vezirlik yapmış olan Hâce Kıvâmüddîn Ebû Ali Hasan bin Ali yaniNizamülmülk Sultan Melikşah’a şöyle demektedir; ” Bak Sultanım Türk’e dikkat edesin. Devlet yapıcı ve yıkıcı özelliği vardır. Kurduğu devletin kendisine hizmet etmediğini anlarsa, yıkmakta ve yenisini kurmakta tereddüt etmeyecektir.”   Türk tarihinin incelenmesi neticesinde şunu görmekteyiz, ne zaman ki devleti kuran Türk boyları devletin kendi elinden gittiğini, kendisinin ötekileştiğini, devletin kendisine yabancı olduğunu görmüştür; o zaman devletin amacı dışına çıktığını görüp isyan etmiştir. Göktürk kağanlığında Dokuz Oğuz-On Uygur isyanı, Gaznelidevletinde Kınık boyunun isyanı, Anadolu Selçukludevletinde Baba İshak ayaklanması sadece birkaç örnektir.

Türk Milleti inancına ve bağımsızlığına dokunulmasına tahammül edemez. Her neye inanırsa inansın, kutsalına dil uzatılması, alay edilmesi isyan etmesine yeterlidir. Aynı şekilde bağımsızlığına da dokunulması ise “Ya istiklal, ya ölüm!” diyerek ölümü esaretten yüce tutmasından bellidir. Bizi biz yapan en yüce değerlerimiz bağımsızlık aşkımız ve milli birliğimizdir. Bunu çok iyi tahlil eden düşmanlarımızın en temel hedefi; millet içine tefrika sokarak, milleti birbirine düşürerek böl-parçala, köleleştir ve yönet olmaktadır. Oysa bu tuzağa düşmemek bizim elimizdedir. 90 senelik cumhuriyetimizin tarihini kısaca düşünelim; ne  zaman ki bizi biz yapan değerlerden uzaklaştık, ne zaman ki insanımızı yaptıkları ile değil, şekil ile değerlendirir olduk o zaman “Biz” olmaktan uzaklaştık.  Oysa Türk Milletini millet yapan ortak değerlerimiz, ortak kültürümüz, acımız ve sevinçlerimiz var. Biz bunları ne zaman ki unutup içimizde büyüttüğümüzsevginin yerini nefrete bıraktık, kardeşimizi “ÖTEKİ” yaptık, o zaman ne toplumsal huzurumuz kaldı, ne birey olarak mutlu olabildik. Oysa millet olarak öteki olmaktan çok birlik olmakla, beraber olmakla övündük hep. İnsanımızı inancı ile,boyu ile, soyu ile ötekileştirmememiz gerektiğini hep acı tecrübelerle öğrendik. Alevi-Sünni, Türkmen-Yörük, konar göçer-oturak ayrımlarının verdiği acılar halen tazeliğini korumakta.

Eğer bu alemde var olmak istiyorsak bir ve beraber olmak zorundayız. Birbirimizi ne inancımız, ne yaşam şeklimiz,  ne de düşüncelerimizden dolayı ötekileştirmemek, olduğumuz gibi kabul etmek zorundayız. Oğuzun 24 boyu yüzlerce alt boya, binlerce obaya ayrıldı. En önemli farkımızın, yeryüzündeki en önemli ayrıcalığımızın mensup olduğumuz Milletimiz olduğunu unutmamalıyız. Bizi biz yapan en temel özelliğimiz Türk olmamızdır. Bu nedenle yüz yıllar boyu diğer toplumlardan bizi ayıran en yüce özellik olarak hep Türk olmamızla övünmüşüz, millet içinde asil sınıf oluşmamış. Diğer bütün ulusları incelediğiniz de illaki kendilerine göre asil bir sınıf vardır. Ama bu durum Türk milletinde yoktur. Çünkü bizim milletimiz asaletin kendine menkul olduğunu, toplumda sınıf ayrımı olmadığını, başta ki idarecinin bile elinde tuttuğu yetkinin milletin uhdesinde olduğunu hiçbir zaman unutmamıştır. Bu sebeptendir ki yazımızın başında da belirttiğimiz üzere, ne zaman ki kendisinin kurduğu devlet ya da otorite tarafından ötekileştirildiğini görmüş, o zaman yönetimleri yenilemekten kaçınmamıştır.

Bu gün bir tek şeye ihtiyacımız vardır. Bir olmak! Türklük otağı altında birleşmek. İslam inancı ile, Hristiyanı,Musevisi, Şamanisti ile bir ve beraber olmak! Alevisi,Bektaşisi, Tahtacısı, Sünnisi ile bir olmak. Bizim olanı, bize ait olanı yaşatmak. Ötekileştirmeden beraber yaşamasını bilmek. Ayrıcalığımızın ve asaletimizin mensubu olduğumuz Türk Milletinden geldiğini bilerek yaşamak. Bilge Kağanın dediği üzere "Türk Oğuz beyleri, milleti, işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe Türk milleti, ilini töreni kim bozabilecek idi?"  Hacı Bektaş-ı Veli’nin dediği üzere Bir olalım, iri olalım, diri olalım.

20 Ağustos 2013


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder