ÖTEKİLEŞTİRMEK
Ya bendensin ya da
ötekinden...
Yüzyıllardan beri süre
gelen bir hastalığımızdır ötekileştirmek. Nedir derseniz, çok basit bir ifade
ile benden değilsen düşmanımdan ya da dostum olmayan taraftasın demektir.
Hakikaten yüz yıllar boyu bu hastalığımız hep nüksetmiştir. Ta büyük Hun
İmparatorluğu, Göktürk Kağanlığından bu yana kurduğumuz ne kadar devlet, beylik
ya da imparatorluk varsa hep bu hastalığımızdan kurtulamamışızdır.
Tarihin tozlu
raflarını karıştırdığınız zaman TürkMilletinin
kurduğu devletlerin genel olarak yıkımlarının düşman
devletlerin saldırılarından ziyade devlet içerisinde bulunan diğer Türk
boylarının isyanları ile olduğu görülecektir. Gerçekten ilginç
ve bir o kadar da düşündürücü bir durumdur bu. Ancak daha ilginç olanı devletin
asli unsuru olan Türk boylarının iç isyana sebep olan ve hatta devleti
yıkıma kadar götüren nedenlerdir ki konumuzun temelini de oluşturmaktadır.
Büyük Selçuklu İmparatorluğunda vezirlik yapmış
olan Hâce Kıvâmüddîn Ebû Ali Hasan bin Ali
yaniNizamülmülk Sultan Melikşah’a şöyle demektedir; ” Bak
Sultanım Türk’e dikkat edesin. Devlet yapıcı ve yıkıcı özelliği vardır. Kurduğu
devletin kendisine hizmet etmediğini anlarsa, yıkmakta ve yenisini kurmakta
tereddüt etmeyecektir.” Türk tarihinin incelenmesi neticesinde şunu
görmekteyiz, ne zaman ki devleti kuran Türk boyları devletin kendi elinden
gittiğini, kendisinin ötekileştiğini, devletin kendisine yabancı olduğunu
görmüştür; o zaman devletin amacı dışına çıktığını görüp isyan etmiştir.
Göktürk kağanlığında Dokuz Oğuz-On Uygur isyanı, Gaznelidevletinde Kınık boyunun
isyanı, Anadolu Selçukludevletinde Baba İshak ayaklanması sadece birkaç
örnektir.
Türk Milleti inancına
ve bağımsızlığına dokunulmasına tahammül edemez. Her neye inanırsa inansın,
kutsalına dil uzatılması, alay edilmesi isyan etmesine yeterlidir. Aynı şekilde
bağımsızlığına da dokunulması ise “Ya istiklal, ya ölüm!” diyerek ölümü
esaretten yüce tutmasından bellidir. Bizi biz yapan en yüce değerlerimiz
bağımsızlık aşkımız ve milli birliğimizdir. Bunu çok iyi tahlil eden
düşmanlarımızın en temel hedefi; millet içine tefrika
sokarak, milleti birbirine düşürerek
böl-parçala, köleleştir ve yönet olmaktadır. Oysa bu tuzağa
düşmemek bizim elimizdedir. 90 senelik cumhuriyetimizin tarihini kısaca
düşünelim; ne zaman ki bizi biz yapan değerlerden uzaklaştık,
ne zaman ki insanımızı yaptıkları ile değil, şekil ile değerlendirir olduk o
zaman “Biz” olmaktan uzaklaştık. Oysa Türk Milletini millet yapan ortak
değerlerimiz, ortak kültürümüz, acımız ve sevinçlerimiz var. Biz bunları ne
zaman ki unutup içimizde büyüttüğümüzsevginin yerini nefrete bıraktık, kardeşimizi
“ÖTEKİ” yaptık, o zaman ne toplumsal huzurumuz kaldı, ne birey olarak mutlu
olabildik. Oysa millet olarak öteki olmaktan çok birlik olmakla, beraber
olmakla övündük hep. İnsanımızı inancı ile,boyu ile, soyu ile
ötekileştirmememiz gerektiğini hep acı tecrübelerle öğrendik. Alevi-Sünni,
Türkmen-Yörük, konar göçer-oturak ayrımlarının verdiği acılar halen
tazeliğini korumakta.
Eğer
bu alemde var olmak istiyorsak bir ve beraber olmak zorundayız.
Birbirimizi ne inancımız, ne yaşam şeklimiz, ne de düşüncelerimizden
dolayı ötekileştirmemek, olduğumuz gibi kabul etmek zorundayız. Oğuzun 24 boyu
yüzlerce alt boya, binlerce obaya ayrıldı. En önemli farkımızın,
yeryüzündeki en önemli ayrıcalığımızın mensup olduğumuz Milletimiz olduğunu
unutmamalıyız. Bizi biz yapan en temel özelliğimiz Türk olmamızdır. Bu nedenle
yüz yıllar boyu diğer toplumlardan bizi ayıran en yüce özellik olarak hep
Türk olmamızla övünmüşüz, millet içinde asil sınıf oluşmamış. Diğer bütün
ulusları incelediğiniz de illaki kendilerine göre asil bir sınıf vardır. Ama bu
durum Türk milletinde yoktur. Çünkü bizim milletimiz asaletin kendine menkul
olduğunu, toplumda sınıf ayrımı olmadığını, başta ki idarecinin bile elinde
tuttuğu yetkinin milletin uhdesinde olduğunu hiçbir zaman unutmamıştır. Bu sebeptendir
ki yazımızın başında da belirttiğimiz üzere, ne zaman ki kendisinin kurduğu
devlet ya da otorite tarafından ötekileştirildiğini görmüş, o zaman
yönetimleri yenilemekten kaçınmamıştır.
Bu gün bir tek şeye
ihtiyacımız vardır. Bir olmak! Türklük otağı altında birleşmek. İslam
inancı ile, Hristiyanı,Musevisi, Şamanisti ile bir ve
beraber olmak! Alevisi,Bektaşisi, Tahtacısı, Sünnisi ile bir
olmak. Bizim olanı, bize ait olanı yaşatmak. Ötekileştirmeden beraber
yaşamasını bilmek. Ayrıcalığımızın ve asaletimizin mensubu olduğumuz Türk
Milletinden geldiğini bilerek yaşamak. Bilge Kağanın dediği
üzere "Türk Oğuz beyleri, milleti, işitin! Üstte gök çökmedikçe,
altta yer delinmedikçe Türk milleti, ilini töreni kim bozabilecek idi?"
Hacı Bektaş-ı Veli’nin dediği üzere Bir olalım, iri olalım, diri
olalım.
20 Ağustos 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder