İlk olarak 1983
senesinde duymuştum. Siyah beyaz televizyonumuzda TRT haberini sunan haberci
Zonguldak ili Ereğli ilçesi Armutçuk mevkiinde bulunan kömür madeninde grizu
patlaması sonucu 103 işçinin öldüğünü söylüyordu. 7 Mart 1983 tarihi pek çok
kişi için yaşanmamış bir tarih olarak kaldı. Bende ise ömrümde ilk defa
duyduğum grizu teriminin ne olduğu merakıyla. İlkokula gidiyordum ve o sene
köyümün okulundan kasabadaki orta okula gidecektim. Cennet mekanı olsun
öğretmenim Ramazan KILINÇ’a (kaderin çok garip bir cilvesi 2002 yılında onu
Burdur’da kömür zehirlenmesinden kaybedecektik.) grizunun ne olduğunu sordum.
Bana Meydan Larousse ansiklopedisini verdi ve bu konuda okul gazetesi için yazı
hazırlamamı söyledi. Sabaha kadar kargacık burgacık yazımla, Milliyet
gazetesinin 8 Mart tarihli kupürünü keserek bir yazı hazırlamıştım. Yazımın başlığı
da KATİL KÖMÜR’dü…
Aslında Grizu %10-15
oranında metan gazı ile havanın birleşmesi neticesinde ortaya çıkan bir
gaz. Dünya madencilik çevrelerinde geçerli tehlike oranı %1. Eğer
içerdeki (maden galerisindeki) grizu oranı %1 in üzerine çıkarsa derhal tüm
madenin tahliye edilmesi gerekiyor. Ya edilmezse? İşte o zaman sinsi düşman
devreye giriyor. Çocuklar yetim, analar gözü yaşlı, babalar evlatsız, gelinler
dul kalıyor. 1993 yılında Zonguldak ilimize gittiğimde yanımdaki arkadaşım; “En
fazla dul ve yetim Zonguldak’tadır. Bu il kadar kara yazgılı bir vilayet daha
yoktur!” demişti. Haklıydı, çünkü bir yıl önce 3 Mart 1992’de Zonguldak
Kozlu kömür ocağında yaşanan felaket nedeniyle 263 madencimiz şehit
olmuştu. Ne zaman kömür alsam –başka bir şansımızda yok hali hazırda-
aklıma hep rahmetli öğretmenim Ramazan KILINÇ ve 1983 deki Grizu patlaması
gelir.
Sadece ülkemizde 1983
senesinden beri olan ölümlü kömür madenleri kazalarını şöyle bir
hatırlayalım:
- 7 Mart 1983-
Zonguldak Ereğli Armutçuk'ta grizu patlaması (103 ölü)
- 10 Nisan 1983-
Zonguldak Kozlu'da grizu patlaması (10 ölü)
- 31 Ocak 1987-
Zongudak Kozlu'da göçük (8 ölü)
- 31 Ocak 1990-
Bartın Amasra'da grizu patlaması (5 ölü)
-7 Şubat 1990- Amasya
Yeni Çeltik'te grizu patlaması (68 ölü)
- 3 Mart 1992-
Zonguldak Kozlu'da grizu patlaması (263 ölü)
- 26 Mart 1995-
Yozgat Sorgun'da grizu patlaması (37 ölü)
- 22 Kasım 2003-
Karaman Ermenek'te grizu patlaması (10 ölü)
- 8 Eylül 2004-
Kastamonu Küre'de yangın (19 ölü)
- 2 Haziran 2006-
Balıkesir Dursunbey'de grizu patlaması (17 ölü)
- 10 Aralık 2009-
Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesinde grizu patlaması (19 ölü)
- 17 Mayıs 2010-
Zonguldak'ta grizu patlaması (30 ölü)
- 8 Ocak 2013-
Zonguldak Kozlu'da grizu patlaması (8 ölü)
-13 Mayıs 2014 Manisa
Soma 305
Şu ana kadar toplam
ölüm 902, süre gelen sakatlık ve yaralanma sayılarının resmi olarak istatistiği
bile yok! Hadi bedensel yaralar iyileşti, ya ruhsal yaralar? Yetim kalan
çocukların, evladını kömüre kurban veren anaların, babaların, erini, evinin
direğini yitiren gelinlerin ruhunda açılan yaralar? Bunların istatistiğini
tutan var mı? Gözünü dünyalık hırsı bürümüş, yitirilen canların değil 250 bin
Amerikan dolarının hesabını yapanlar bu istatistiği tuttular mı acaba? Almanya
Fedaral Cumhuriyeti dünyanın en büyük kömür rezervlerine sahip ve
üretimde dünya birincisi.
Kırk yıl boyunca
meydana gelen kömür madeni kazalarında ölüm sıfır! Ayrıca son yasa değişikliyle
birlikte 2018 yılına kadar tüm maden ocaklarının kapatılması isteniyor. Bunun
istenmesinin nedeni de 1 Ekim 2013'te karbon dioksit gazı sızıntısı
sonucu 3 YAZIYLA ÜÇ işçi ölümü. Elbette Türkiye’nin kömüre ve kömürden
üretilen enerjiye ihtiyacı var, ama yerin altında ekmek parası için çırpınan
gencecik vatan evlatlarının da 250 bin Amerikan doları ederindeki yaşam
odalarına, 90 liralık erken uyarı ve gaz sensörlerine daha çok ihtiyacı var!
Acımız çok büyük. Bu acı sadece bizi değil, dünya üzerinde ne kadar ırkdaşımız
varsa onlarıda çok derinden yaraladı. Azerbaycan Bakü’den arayan bir kardeşim
bana “Koskoca Türkiye Cumhuriyeti böyle kazaları yaşamaya mahkum değil, lütfen
biraz daha dikkat edilsin. Sizin acınız bizim acımız, başımız sağ olsun!”
derken inanın ağlıyordu. Bişkek’ten bizzat mesaj çeken kardeşlerim “Zatınızda
Türk milletinin başı sağ olsun!” dediler. Bu olayın son olmasını
diliyorum. Lütfen sayın iş adamları, kârınızın çok değil %10 unu ayırarak
Şili’de ki gibi yaşam odaları oluşturunuz. Bunun için kanuni zorunluluk yok diyerek
kaçmanızı gerektirecek bir durum söz konusu değil.
Bu dünyadaki en
değerli şey insan hayatıdır. Lütfen, çocuklarımız yetim kalmasın, analar,
babalar evlat diye bağrına taş basmasın, gelinlerimiz elleri kınalı kalmasın!
Allah
şehitlerimize rahmet, kalanlara ve aziz milletimize sabırlar versin. Allah
ülkemize ve milletimize bir daha böyle felaketler yaşatmasın. 17 Mayıs 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder