Televizyonlar,
radyolar ve yazılı basında boy boy görseller. Suriye devletinin Halep
vilayetinin Ayn el Arab ilçesindeki iki terör örgütünün çarpışmalarında Türkiye
Cumhuriyeti devletinin kürt terör örgütü PYD (Partiya Yekîtiya Demokrat-Demokratik Birlik Partisi) silahlı
güçleri YPG (Yekîneyên Parastina Gel-Halk
Savunma Birlikleri) güçlerine yardım etmesi için ve karşı güç IŞİD (Devlet'ül İslâmiyye fi'l Irak ve'ş Şam-Irak
Şam İslam Devleti) militanlarının Ayn el Arab ilçesindeki kuşatmayı
kaldırmaları için Türk Ordusunun karadan buraya girerek YPG terör örgütünün
militanlarının kurtarılmasını isteyen
yerli terör işbirlikçileri. Yakılıp yıkılan sokaklar, iş yerleri, okullar, banka
şubeleri, alış veriş merkezleri, para çekme makineleri. Ya öldürülen insanlar?
35 insanımız adı demokratik talep ya da ne derseniz deyin, terörün bir başka
çeşidi ile hayattan koparıldı. Sözde Kürtler adına çıktığını, onların haklarını
savunduğunu söyleyen iki grup memleketi harp meydanına çevirdi. Talepleri o
kadar masumdu ki, bunu dile getirebilmek için 35 insanı katletmekten –ki ikisi
sadece toplumun huzur ve güveni için çalışan emniyet görevlisiydi- 135 polis
ile 351 sivili yaralamaktan, 531 i
Polisin, 631 i sivil olmak üzere 1162 aracı yakmaktan, 214 okul olmak üzere
1122 binayı kullanılamaz hale getirmekten kaçınmadılar! O kadar masum bir
eylemdi ki, bankaların para çekme makinelerinden 3 milyon TL makineler
kırılarak çalınıyordu. Öyle masumdu ki işyerleri ve mağazalar talan ediliyordu!
Görünende
protesto eylemi ama gerçekte serhildan yani başkaldırı provası! Kimse kusura
bakmasın, dün silah sıktığınız ve hala sıkmaya devam ettiğiniz TSK bu gün gidip
sizin militanlarınızı kurtarmak zorunda değil! Dün yani çok değil 11 yıl önce
yapılan plan semineri nedeniyle kafeslenen ve tabiri caizse balyozla hırpalanan
Türk ordusu yargılanırken ağzının salyaları akanlar, bu gün Mehmetçik’ten medet
umar hale gelmişlerdir. Kimse kusura bakmasın, Mehmet’in kanı o kadar ucuz
değil! Mehmet Türk vatanı için kanını akıtmaktan, canını vermekten kaçınmaz.
Ama birileri memnun kalacak diye de kendini ateşe atmaz! Osmanlı Devletinin son
zamanından Türkiye Cumhuriyetinin bu gününe kadar toplam 38 kürt ayaklanması
çıkmıştır. Tarihsel olarak Türkiye
Cumhuriyeti devletine karşı yapılan ayaklanmalar aşağıda verilmiştir.
- OSMANLI
DÖNEMİNDEKİ İSYANLAR:
- Babanzade
Abdurrahman Paşa isyanı
(1806- Musul)
- Babanzade
Ahmet Paşa isyanı (1812 – Musul)
- Zaza’ların
isyanı (1820)
- Yezidilerin
isyanı (1830- Hakkari)
- Şerefhan
isyanı (1831- Bitlis)
- Bedirhan
isyanı (1835- Botan)
- Garzan
isyanı (1839- Diyarbakır)
- Ubeydullah
İsyanı (1881- Hakkari)
- Bedirhan
Osman Paşa ve kardeşi Hüseyin Paşa isyanı (1872-Mardin-Cizre)
- Bedirhan
Emin Ali isyanı (1889- Erzincan)
- Bedirhaniler
ve Halil Rema isyanı (1912-Mardin)
- Şeyh Selim
Şehabettin ve Ali isyanı (1912- Bitlis)
- Koşgari
isyanı (1920- Koşgiri)
- CUMHURİYET
DÖNEMİ AYAKLANMALARI:
- Nasturi
isyanı (1924- Hakkari)
- Jilyan
isyanı (1926- Siirt)
- Şeyh Sait
isyanı (1925- Bingöl-Muş-Diyarbakır)
- Seit Taha
ve Seit Abdullah isyanı (1925-Şemdinli)
- Reşkotan
ve Reman isyanı (1925- Diyarbakır)
- Eruh’lu
Yakup Ağa ve oğulları (1926-Pervani)
- Güyan
isyanı (1926-Siirt)
- Haco
isyanı (1926- Nusaybin)
- I. Ağrı
isyanı (1926)
- Koçuşağı
isyanı (1926- Silvan)
- Hakkari-
Beytüşşebab isyanı (1926)
- Mutki isyanı
(1927- Bitlis)
- II. Ağrı
isyanı
- Biçar
harekatı (1927- Silvan)
- Zilanlı
Resul Ağa isyanı (1929- Eruh)
- Zeylan
isyanı (1930- Van)
- Tutaklı
Ali Can isyanı (1930- Tutak-Bulanık-Hınıs)
- Oramar
isyanı (1930- Van)
- III. Ağrı
harekatı (1930)
- Buban
aşireti isyanı (1934- Bitlis)
- Abdurrahman
isyanı (1935-Siirt)
- Abdulkuddüs
isyanı (1935-Siirt)
- Sason
isyanı (1935-Siirt)
- Dersim
isyanı (1937-Tunceli)
- PKK terörü
(1984-1999)
Görüldüğü gibi 13 ü Osmanlı zamanında, kalan 25 i ise Türkiye
Cumhuriyeti döneminde çıkan bu isyanların
hepsinin, evet istisnasız hepsinin ortak bir özelliği var. Bir aşiret ağası
yada aşiretin imtiyazlarına devletin izin vermemesi, devletin vatandaşına eşit
imkanlar tanımak istemesi veya istikrarsız bir Türkiye istenmesi!
Siz sanır mısınız ki pkk isyanı masum bir kürt
bağımsızlık hareketidir? Taşları üst
üste koyalım lütfen. PKK (Partiya Karkerên Kurdistan- Kürdistan İşçi Partisi) ne zaman ve nasıl kuruldu? Ne şartlar
altında kuruldu? Kime karşı kuruldu ki bu gün neredeyse bütün orta doğuda yedi
başlı yılan misali kolları tüm coğrafyayı sardı? Şimdi bir hafızamızı
yoklayalım. Pkk terör örgütü 1974 yılında kuruluyor. 1978 yılında yaptıkları 1.
kongrede amaçlarının bağımsız kürdistan olduğunu ilan ediyor. Kuruluş tarihi bir şeyler anlatıyor
mu bilmiyorum, ama beni epey araştırmaya itti. Köy Kent Projesi ve Toprak
Reformu size neyi hatırlatıyor desem? 1973 Yılında Naim Talu hükümetinin Köy
Kent Projesinin hayata geçirilmesi için Köy İşleri Bakanlığı tarafından
hazırlanan raporu yayımladığını söylesem? Ya Toprak Reformu? “Toprak işleyenin,
su kullananın!” size bir şey hatırlatıyor mu bu slogan? Peki şöyle diyeyim ki
bazı hususları daha ayrıntılı düşünelim. Pkk iç tüzüğünü incelediğimizde sadece
çiftçilere diğer toplum sınıflarında olduğu gibi örgütlenme (kooperatifleşme)
hakkı vereceğini vaat ediyor. İşçilere de lütfen sendikalaşma hakkı vereceğini
yazıyor. Hani bunların amacı fakir kürt halkını kalkındırmaktı? Yoksa bu
yodaşların emeli Marksist Leninist öğretinin tam tersi istikamette
“Bağımsızlık” verecekleri kürtleri bir yerlere bağlamak mıydı? Türkiye’de
iktidara gelen bütün patilerin neredeyse hepsinin seçim bildirgelerine giren
Toprak Reformu, Hakça Paylaşım ve Köy Kent Projeleri komünist olduğunu söyleyen
ve en büyük kırımı kurtaracağını söylediği kürt halkına yapan pkk tüzüğünde
neden yer almıyordu acaba? Yıllarca doğu ve güney doğu Anadolu’da bulundum. Ama
yukarıda saydığım hiçbir hususun terör örgütü tarafından halka söylendiğini
görmedim. Daha kötüsü buralarda alan hakimiyeti kurmaya çalışan bölücü örgütün
kürt çocukları bir şey öğrenmesin diye en büyük saldırılarını ve kanlı
eylemlerini öğretmenlerimize ve okullara yaptıklarını gördüm.
Orta
Doğu denilen coğrafyada ülkesi mamur, halkı müreffeh, ordusu güçlü bir Türkiye
düşünelim. Bu kimin işine gelir? Yada şöyle diyelim, güçlü bir Türkiye kimin
işine gelmez? Kimin ya da kimlerin işine geleceğini bilemem ama güçlü Türkiye
yer yüzünde ne kadar emperyalist güç odağı varsa onları rahatsız eder ve
işlerine kesinlikle gelmez! Her şeyden önce kan ve göz yaşı içindeki orta
doğuda barış adası bir Türkiye bölge halkları için bir güven kapısı iken ülkenin
ve milletin geri kalması, devletin güçsüzlüğü emperyal güçlerin işine
gelmektedir.
Bunun
için kısacık Cumhuriyet tarihine göz atmak kafi gelecektir. 29 Ekim 1923
tarihinde ilan edilen Türkiye Cumhuriyetinin çok değil ilanından hemen 283 gün
sonra Nasturi ayaklanması patlak verir. Tarihler 7 Ağustos 1924 ü gösterirken
Nasturiler Musul meselesi nedeniyle gergin olan Türk-İngiliz ihtilafını fırsat
bilip İngilizlerin kışkırtmaları ile ayaklanırlar. Hatta bu ayaklanma esnasında İngiltere hükümeti Türkiye’ye nota verir ve
sınırlarımızı geçen İngiliz savaş uçakları birliklerimizi bombalar. 14 Ağustos
1924 de Cafer Tayyar Eğilmez Paşa isyanı bastırmakla görevlendirilir ve isyan 7
Eylül’de tamamıyla bastırılır. Peki daha Nasturi isyanı bitmeden çıkan 4 Eylül
1924 tarihli Beytüşşebap İsyanı? Ya Şeyh Sait İsyanı? Yukarıda tek tek
yazdığımız isyanların hepsinin de ortak bir özelliği vardır değerli okurlar.
Belirli güç odakları adına çıkartılmış, gerçekte en büyük zararı Anadolu
halkının gördüğü, isyan edenlerin değil, garibanların , kimsesizlerin
mahvolduğu hareketlerdir bunlar. Yani kökü dışarıda olan istikrarsız bir
Türkiye için var gücü ile çalışan kuklaların çıkardığı isyanlardır.
Tarih çok
sabırlıdır. O kadar sabırlıdır ki, bu günün kahramanlarının yüz yıla bile gerek
kalmadan birkaç yıl sonra hain olduklarını gösterecek kadar sabırlıdır! Sözde
Kobane diyenlerin gerçekte kimlere hizmet ettiklerini tarih ve bu millet
kaydetmektedir! Son söz olarak şunu diyorum; o kadar yiğit iseniz, LÜTFEN ÖNDEN
BUYRUN!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder