Sizin Mustafa
Kemal’iniz hangisi? Ya da şöyle diyelim; sizin Atatürk’ünüz hangisi?
1881 senesinde doğup
1923 de devlet başkanı olan ve 1938 de ölen diyerek kronolojiye giren Türkiye
Cumhuriyetinin ilk reisicumhuru olan kişi mi? Yoksa daha 7 yaşında iken
babasını kaybeden, yoklukla çarpışarak okumaya çalışan ve ömrü harp
meydanlarında geçen, ölümle hep koyun koyuna yaşamış sıradan bir asker olan
şahıs mı? Kurduğu milli meclis ile İslam ülkeleri içerisinde ilk millet
kavramını halkın havsalasına nakşeden kişi mi?
Yoksa yaptığı
devrimlerle Türk milletinin geleceğini topyekûn değiştiren devrimci mi?
Sizin Mustafa
Kemal’iniz ya da Atatürk’ünüz kim bilemem. Ancak bildiğim bir şey
varsa benim idolüm ne birileri gibi sadece Mustafa Kemal, ne de bazıları gibi
Atatürk’tür. Eğer Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü
anlamak gerekirse O’nu sadece bir kişi, asker, politikacı veya devrimci olarak
değil hepsini bir araya toplayarak, dünyanın gördüğü şekli ile görmek
gerekir. Onun arkasından konuşulan süslü cümleleri tekrarlayacak
değilim. Asıl belirtmek istediğim benim gözümdeki Atatürk. O bir dâhidir
diyebilirsiniz. Hatta o yeryüzüne gelmiş en yüce kişidir diyebilirsiniz. Dilin
kemiği yok yani. Oysa O kendisin tanımlarken gayet mütevazı ama bir o kadar
gururlu bir şekilde şöyle demektedir; “Benim yaratılışımda fevkalade
olan bir şey varsa, Türk olarak Dünya'ya gelmemdir. Her Türk ferdinin son
nefesi, Türk milletinin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedî olduğunu
göstermelidir.” Bu sözün üzerine başka bir söz denebilir mi bilmiyorum ama
sözün asaleti ve söyleyenin kendini milletine adamış lığı zaten yeterince
açıklayıcı zaten. Bu sözü tarihte söyleyen iki hükümdar daha var. Birisi Temir
Gürkan yani Emir Timur’dur ki ne tarihimiz ne de tarihçilerimiz ona yeterli
değeri vermemişlerdir. Bizzat kendi eliyle, Çağatay lehçesinde yazdığı
Tüzükat-ı Temir (Temir Yasası)'in ilk maddesi "Türklüğü yüceltmek için
yaşa, Türk'e kılıç kaldıran eli kır" idi. Şöyle demektedir Emir Timur:
"Biz ki, Müluk-ı Turan, Emir-i Türkistanız", "Biz ki Türk oğlu
Türküz" ve "Biz ki, milletlerin en kadimi ve en ulusu Türkün
başbuğuyuz" ifadeleriyle dile getirmiştir. Bir diğer Türk kağanı İlteriş
Kutluk Kağan’da kendisine hediyelerle gelen Çin elçilerine asaletinin mensup
olduğu boydan değil Milletten geldiğini söylemiştir. Bu durumda Türk devlet
töresine göre Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK kendisinin yaradılışındaki
fevkaladeliğin TÜRKLÜĞÜ olduğunu söyleyen üçüncü kağandır!
Asker Mustafa Kemal
klasik bir Türk subayıdır aldığı eğitimden dolayı. Ama onu farklılaştıran bir
hususiyeti vardır. O arkasına taktığı hangi birlik olursa olsun Türk askerine
karşı sonsuz bir güven ve muhabbet duyar. Ben Mustafa Kemal Atatürk’ün asker
yanını Mete Kağana benzetirim. Askerine karşı kesin bir disiplini vardır.
Sultan Alparslan’a benzetirim; askeri şile ölmeye hazırdır. O kadar çok güvenir
ki ordusuna bunu şu özdeyişinde açık ve net bir biçimde görebiliriz: “Ordu,
Türk ordusu!.. İşte bütün milletin göğsünü güven, gurur duygularıyla kabartan
şanlı ad! Onu, bu yıl içinde kısa aralarla iki defa, büyük kitleler halinde,
yakından gördüm; Trakya ve Ege büyük manevralarında… Disiplinini, enerjisini,
subaylarının anlayışlı gayretini, büyük komutan ve generallerimizin yüksek
yönetim yeteneklerini gördüm. Derin övünç duydum, takdir ettim. Ordumuz, Türk
birliğinin, Türk kudret ve yeteneğinin,Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir
ifadesidir. Ordumuz, Türk topraklarının ve Türkiye ülküsünü gerçekleştirmek
için harcamakta olduğumuz sistemli çalışmaların yenilmesi İmkânsız
güvencesidir.“
Uzak görüşlü bir
devlet adamıdır Atatürk. Ölümünden kısa süre önce yaklaşmakta olan cihan
harbini görmüş ve ordunun hazırlanması için bizzat komutanlara ve Genel Kurmay
Başkanı Mareşal Çakmak paşaya talimat vermiştir. Türk Milleti için en uygun
yönetim şeklinin cumhuriyet olduğunu daha Sivas Kongresi sıralarında dile
getirmekten çekinmemiştir. Askeri başarıların ekonomik ve sosyal alanda
tekrarlanmadığı takdirde millete yarar getirmeyeceğini gören ve bunu dile
getiren bir devlet adamıdır. Bunun neticesinde evvel emirde İzmir İktisat
Kongresini toplayacak kadar da planlıdır. Bizzat hazırlattığı kalkınma
planlarını uygulayan ve şahsen takip eden bir liderdir. Sadece 15 yıllık
Cumhurbaşkanlığı
döneminde kurulan fabrikalara bir göz atalım;
1 - Ankara Fişek Fabrikası
(1924)
2 - Gölcük Tersanesi
(1924)
3 - Şakir
Zümre Fabrikası (1925)
4 - Eskişehir Hava
Tamirhanesi (1925)
5 - Alpullu Şeker
Fabrikası (1926)
7 - Uşak Şeker
Fabrikası(1926)
8 - Kırıkkale
Mühimmat Fabrikası (1926)
9 - Bünyan Dokuma
Fabrikası (1927)
10 - Eskişehir
Kiremit Fabrikası (1927)
11 - Kırıkkale
Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikası (1928)
12
- Ankara Çimento Fabrikası (1928)
13 - Ankara Havagazı
Fabrikası (1929)
14 - İstanbul
Otomobil Montaj Fabrikası (1929)
15 - Kayaş Kapsül
Fabrikası (1930)
16 - Nuri Killigil
Tabanca, Havan ve Mühimmat Fabrikası (1930)
17 - Kırıkkale
Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikası (1931 - Genişletildi)
18 - Eskişehir Şeker
Fabrikası (1934)
19 - Turhal Şeker
Fabrikaları (1934)
20 - Konya Ereğli Bez
Fabrikası(1934)
21 - Bakırköy Bez
Fabrikası (1934)
22 - Bursa Süt
Fabrikası (1934)
23 - İzmit Paşabahçe
Şişe ve Cam Fabrikası (1934 Temel atma)
24 - Zonguldak
Antrasit Fabrikası (1934 Temel Atma)
25 - Zonguldak Kömür
Yıkama Fabrikası (1934)
26 - Keçiborlu Kükürt
Fabrikası (1934)
27 - Isparta Gülyağı
Fabrikası (1934)
28 - Ankara, Konya,
Eskişehir ve Sivas Buğday Filoları (1934)
29 - Paşabahçe Şişe
ve Cam Fabrikası (1935 - Tamamlandı)
30 - Kayseri Bez
Fabrikası (1934 Temel atma)
31 - Nazilli Basma
Fabrikası (1935 - Temel atma)
32 - Bursa Merinos
Fabrikası (1935 Temel Atma)
33 - Gemlik Suni İpek
Fabrikası (1935 Temel Atma)
34 - Keçiborlu Kükürt
Fabrikası (1935)
35
- Ankara Çubuk Barajı (1936)
36 - Zonguldak Taş
Kömür Fabrikası (1935)
37 - Barut, Tüfek ve
Top Fabrikası (1936)
38 - Nuri Demirağ
Uçak Fabrikası (1936 - İlk Türk Uçağı NUD - 36 Üretildi)
39 - Malatya Sigara
Fabrikası (1936)
40 - Bitlis Sigara
Fabrikası (1936)
41 - Malatya Bez
Fabrikası (1937 temel atma - Bu fabrika hariç bütün bez ve dokuma fabrikaları
Atatürk'ün sağlığında açılmıştır.)
42 - İzmit Kağıt ve
Karton Fabrikası (1934 - Temel Atma)
43-Karabük Demir
Çelik Fabrikası (1937- Temel Atma)
44-Divriği Demir
Ocakları (1938)
45-İzmir Klor
Fabrikası (1938- Temel Atma)
46-Sivas Çimento
Fabrikası (1938-Temel Atma)
Şöyle söylemektedir
Ata; “Fakir halkımızı zenginleştirmek, savaşta harabe haline gelmiş bulunan
yurdumuzu mamur bir ülke haline getirmek için çok çalışacağız, üretken
olacağız, tarım ve sanayie gereken önemi vereceğiz.”
Yüzyıllar boyu farklı
kültürlerle yoğrulan bir halkı ikna ederek devrim yapmak, hele hele bunu halka
anlatarak yapmak Onun devrimci yönünü ortaya koyan en önemli yanlarından
biridir. Atatürk’ün devrimci yönünü anlatmaya gerek duymuyorum. Çünkü onun en
büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyeti zaten başlı başına devrimdir.
Onu dinsiz göstermek
isteyenlere yine onun söylediği bir sözle cevap vermek isterim: "Atatürk,
ölümünden onbeş gün kadar önce dünyadaki Müslümanlara gönderdiği mesajında:
- "Bütün
dünyanın Müslümanları Allah’ın son Peygamberi Hz. Muhammed (SAV) in gösterdiği
yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm
Müslümanlar Hz. Muhammed’i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli;
İslamiyet’in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar
kurtulabilir ve kalkınabilirler." demektedir.
Benim Mustafa
Kemal’im, benim Atatürk’üm yandı, bitti yok oldu denilirken küllerinin
arasından Turul kuşu misali bir milleti tekrardan dirilten ve o milleti en
gelişmiş medeni ülkeler seviyesine çıkartmak için gece ve gündüzünü harman eden
kişidir. Askerdir, politikacıdır, öğretmendir, sofi değildir ama inanan bir
Müslümandır. Akıl, bilim ve fenni her alanda ön plana çıkartan kişidir. 75 inci
ölüm yıldönümünde özlemle andığımız bu büyük devlet adamını tekrardan okumak ve
anlamak gerektiğine inanıyorum. Onu bir tek yönü ile değil insan ve önder yönü
ile ele almamız lazımdır.
Ruhu şâd, mekânı
cennet olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder