11 Ekim 2014 Cumartesi

NEDEN HEDEF ÜLKE TÜRKİYE?

Pek çoğumuzun dilinde pelesenk olmuş bir cümledir bu; “Hedef ülke, Türkiye!” Kimse bu ülkenin neden hedef olduğunu, neden birilerinin ısrarla iştahını kabarttığını merak etmez. Klasik cümledir yani. Oysa elimizin altındaki pek çok kaynağı karıştırmak, bize bu cennet ülkenin neden hedefte olduğunu, neden pek çok dostumuzun (!) iştahını kabarttığını görmemize yetecektir.
           
Elimde Maden Tetkik Arama genel Müdürlüğünün 2013 yılı verileri var. Çok merak eden girip internet adresinden araştırabilir. Türkiye’de mevcut hali hazırda çıkarılmakta, işlenmekte olan ve muhtemel çıkarılabilecek maden rezervleri ile ilgili bir tablo. Neler yok ki? Adını bile duymadığımız madenler var. Ne işe yaradığını bile bilmediğimiz madenler. Mesela Bitümlü Şist, pek çoğumuzun belki de ilk defa okuduğu ve ne olduğu konusunda bir bilgi sahibi olmadığı bir maden türü. Ne işe mi yarar? Sentetik petrol üretmeye yarar denilmiş tanımında. Türkiye’de mevcudu 1.641.381.000 ton olan bu madenden elde edilecek petrol miktarı sizce ne kadar olabilir? 456.395.563 varil! Kaç litre diyorsunuz, hesapladık efendim 72.566.894.394 litre ham petrol demek.
           
Ülkemizin yıllık petrol tüketimi 26 milyon ton. Peki gelişen ve halen gelişimini sürdüren bir ekonomi olarak Türkiye yıllık 26 Milyon tonluk petrol tüketiminin kaçta kaçını öz kaynakları ile karşılıyor derseniz; 3,6 milyon tonunu yıllık üretimi mevcuttur.  Bu miktar Türkiye’nin petrol ihtiyacının %13 üne tekabül eden bir kısmını karşılamaktadır. Türkiye’nin  ilk petrol üretiminin başladığı 1948 yılından 2000 yılına kadar ürettiği ham petrol miktarı 115 milyon tondur. Peki sizce Türkiye’nin 2000 yılı itibariyle petrol rezervleri ne kadardır? 

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (PİGM) verilerine göre, 2000 yılı sonu itibariyle Türkiye’de 852 milyon 145 bin 509 ton (5 milyar 771 milyon 996 bin 919 varil) ispatlanmış, muhtemel ve mümkün ham petrol rezervi (kümülatif üretim düştükten sonra kalan rezerv) var.  Bunun tahmini parasal değeri 127 milyar Amerikan Doları. Varlık içinde yokluk diye buna deniyor işte!
           
İşin bir diğer yönü; uluslararası petrol arayan şirketlerin raporlarına göre Türkiye’de hali hazırda çıkartılabilecek petrol miktarı 46 milyon ton olarak gösterilmekte, mevcutta açıklanan 852 milyon tonluk kısmın çoğunluğunun işlenemeyeceği, bu günün teknolojisi ile çıkartılamayacağı gibi yalanlarla ülke gündeminden petrolü düşürmeye çalışılmaktadır.  Bu çok uluslu şirketler ne hikmetse 30 yıllığına aldıkları petrol arama ruhsatlarının sürelerini hep uzatmaktalar ve başkalarının petrol aramalarına engel olmaktalar. Küçük bir örnek vermek isterim; hatırlarsınız bir zamanlar, çok değil 9 yıl önce 2005 yılında Türkiye Suriye sınırında bulunan mayınlı arazinin mayından arındırılması ve arındırılan arazinin 49 yıllığına işi yapan kişilere yada firmalara kiralanması meselesi vardı. Halkın tepkisi nedeniyle bundan vazgeçilmiş ve ardından TPAO karakol bahçelerinde yaptığı sondajlama ile petrol çıkarmaya başlamıştı. 7 Ağustos 2007 tarihli Hürriyet gazetesinde şöyle bir haber çıkmaktaydı: TPAO Batman Bölge Müdürlüğü, Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde Suriye sınırının sıfır noktasında mayınların temizlendiği alanlara açtığı 25 kuyudan 21’inde petrol buldu.Tel örgülerle çevrili ve kırmızı renkli ’mayın’ yazılı levhaların asıldığı ’Çamurlu’, ’Batı Kozluca’ ve ’Sınırtepe’ bölgesinde açılan kuyulardan günde 2 bin 400 varil petrol çıkıyor.  Şimdi anladınız mı vehbinin kerrakesini? Uluslararası petrol şirketleri için Anadolu yani Küçük Asya bakir bir alandır. Bu günün teknolojisi ile bu petrol çıkarılamaz yalanı gün gibi ortadadır. Türkiye sadece enerji yollarından dolayı değil, kaynakları itibariyle hedef ülke durumundadır.
           
Peki ya doğal gaz?  Türkiye’nin yıllık doğal gaz ihtiyacı bu gün itibariyle 46 milyar metre küptür. Bu miktar her geçen sene artmakta, Türkiye milyarlarca dolarlık doğal gazın %58 ini komşusu Rusya’dan, %18 ini İran’dan, %9 unu Cezayir’den, %7 sini Azerbaycan’dan, %3 ünü Nijerya’dan ve kalan %5 ini diğer ülkelerden ve kendi öz kaynakları ile karşılamaktadır. Yukarıda verdiğim rakamlar 2012 yılı rakamlarıdır. Peki Türkiye 2010 yılı itibariyle 725.993.340   metre küp doğal gazı kendi kaynaklarından karşılarken, acaba rezervi ne kadardır sizce? 23 839 226 253  metre küp!
           
Bor madenleri konusunda neredeyse dünyada tek otorite Türkiye. Ancak bunları çıkarması ve işlemesi hayli pahalı. Yada bize pahalı deniyor.  Türkiye’nin Bor madeni rezervi 3.066.300.000 ton. Bu miktar dünyadaki rezervin %70 i. Bor madeninin kullanıldığı alanları saymaya kalkarsam bu köşeye sığması imkansız. Türkiye’deki mevcut rezervin parasal miktarı ne kadar derseniz, 9 Trilyon ABD doları! Bu benim değil uluslar arası madencilik çevrelerinin ön görüsü.
           
Türkiye, sadece  bulunduğu jeopolitik konumundan dolayı değil, aynı zamanda zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarından dolayı da hedefte olan bir ülke. Bu sadece bu güne münhasır bir durum da değil. 1916 senesinde Sykes-Picot, ardından 1918 Mondros ve nihayetinde Sevres anlaşmaları buna en güzel örnektir. Türkiye’de sömürülecek zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarının varlığı, bulunduğu bölgede istikrar unsuru olması, ön Asya’nın kilidinin Türkiye’nin elinde olması onu “Hedef Ülke” konumuna oturtmaktadır.

Türk gençliği Ata’sının devrimlerine ve ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalarak “Hedef Ülke’yi” “Önder Ülke” yapmak zorundadır. Şunu unutmayınız; Türkiye sadece Türkiye’den ibaret değildir! Bu gün dünyanın neresinde bir Türk yaşıyorsa, dünyanın neresinde mazlum bir Müslüman varsa tarihten aldığı sorumluluk gereği Türkiye bu insanlara kucak açmak, yaralarına merhem olmak  zorundadır. Bu nedenle Türk gençliği evvel emirde bağımsızlığını korumak, vatanına ve devletine sahip çıkmak için omuzlarına yüklenen yükün bilincinde olarak, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün  “Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum: Batı senden, Türk'ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk Çocuğu, o kabahat da senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur. Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin! .. Bu belli. Fakat zekânı unut! .. Daima çalışkan ol”  sözünü kendine rehber edinmelidir. 

 08 Ağustos 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder